"Bu kızı biliyorsun, üniversitedeyken mangalda kül bırakmıyordu. Kadın meselesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, kamusal alan ayrımcılığı... Ne zaman böyle bir panel olsa masanın ortasında Didem'i görürdün. Beş yıl falan oluyor, bir akşam Ferda tutturdu şu Didem'in yazdığı diziyi izleyelim diye. Başladık izlemeye, acayip bir olay. Bayağı pipili doğmuş dizi." "Dizideki bütün iyi kadınların amacı ya kocasını mutlu etmek ya anne olmak. Kötü kadınların amacı da o kocayı ayartmak, sonra da adamdan çocuk yapmak. İzlediğim bölümde meslek sahibi tek bir kadın vardı, onun da ne yaptığı belli değil, bir ofiste oturmuş sürekli birilerine telefon ediyor. Telefonda iş mi konuşuyor sanıyorsun? Hayır. Ona bu kötülüğü yap, buna şu taklayı attır. Bir dizide, ofiste mini etekle oturmuş bir kadın varsa bil ki o kadın kötüdür. Bas klişeyi, geç. Erkekleri hiç sorma, en iyisinin tek yaptığı restorana gidince karısının sandalyesini çekmek. Pes! E ne oldu bütün o paneller, feminizm tartışmaları? Ama bakıyorum sosyal medya hesaplarına, bir kadın cinayeti falan olunca ağzıni ilk açanlardan biri Didem oluyor. Ulan senin yarattığın erkek karakterlerden biri öldürdü o kızı, sen ne demeye konuşuyorsun hâlâ?"
Sayfa 66 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Ayasofya'da ilk buluşmayı yaptığımızda hayatında ilk defa camiye gelen bir sürü çocuk vardı. Oradaki buluşmada "Daha önce hiç camiye gelmemiş var mı?" diye sorunca epey el kalktı, şaşırdım. "Yanlışlık olmasın bakın, bu camiye gelmeyen var mı demiyorum, hiçbir camiye gitmeyeni soruyorum." diye tekrar sordum. Çünkü Ayasofya'ya gelmeyen var mı diye anlaşıldığını düşündüm o kadar çok el kalkınca. Ama hayır, tekrar sormama rağmen aynı eller kalktı. "Anne babanızla gitmediniz mi hiç?" dedim. "Onlar da gitmiyor ki hocam." dediler.
Reklam
Anne ve babalardan beklendiği şekilde koşulsuzca sevmemesinin kendi suçu olmadığını anladı annesinin kulaklarındaki asimetreden başlayarak en ufak kusurlarına kadar odaklanması onun suçu değildi hayır sorunuz çok daha eskiye dayanıyordu
Bir annenin fedakârlıklarının takdir edilmemesiyle ilgili duygularını hatırlayın. Kim böyle hissetmemiştir ki? Kim çabalarının fark edilmediğini ve karşılık görmediğini düşünerek vazgeçmek istememiştir? Peki tüm o fedakârlıklar takdir edilmek için mi yapılıyor? Tabii ki hayır, değil mi? Çocuklarımızı sevdiğimiz için fedakârlık yapıyoruz! Bu böyleyse, birisinin fark etmesine olan ihtiyacımız nereden geliyor? Bu takdir görmekle ilgili değil, yapmaya devam etmek için onay ihtiyacı duymak. “Başkaları fedakârlıklarımı takdir etmiyor bile, peki neden yapmaya devam ediyorum?” Çünkü sevginin ikinci aşamasında takılıp kaldım: Seni, bana yararın dokunduğu için seviyorum.
Sayfa 144 - PdfKitabı okudu
Anne babası tarafından terk edilmiş bir çocuğun mutluluğu suça bulaşmış insanların arasında aramasının nedeni ne olabilir?
Pencereyi kapat anne. Hayır, sinekler değil, artık kelebekler ge­liyor ışığa. Kelebeklerden korkuyorum anne. Kısacık yaşamla­rı, kocaman dev ağızları var onların. Rengarenk kanatlarının al­tında korkunç sırlar saklı. Benimle konuşmak istiyorlar. Bir gece uykudan aniden uyanan ve bacaklarımı koparan adamın, baba­mın adını fısıldıyorlar... deli babamı anne deli babamı bana anla­tıyorlar... babam benimle sevişmek istemiş... babam benimle se­vişmek istemiş... babam benim bacaklarımı... benim bacakları­mı... benim bacaklarımı onun için kesmiş... Kelebeklerin söyleyeceklerini duymak istemiyorum anne... Gelmesinler, karasinekler, rengarenk kelebekler, kimseler, kimseler, kimseler gelmesin... Bacaksız bedenimi, bacaksız be­denimdeki kurtlanmış kırmızı lekeleri görmesinler, aklımın ka­nını içen karasinekler... kan içerken sevişen... anne... sinekler se­vişirken yaşayamam ben...
Reklam
Eğer kadınlar kendilerinden farklı olan bir şey üretebiliyorlarsa, bu bir güçten, onlara ait bir yetenekten kaynaklanmaz. Hayır; bu farklı şey onların içine dışarıdan yerleştirilmiştir. Çocukları kadınların içlerine yerleştiren erkeklerdir. Zaman zaman, cinsel ilişkide kadın baskın hale geçer ve bir kız çocuk doğar ki bu da yararsız sayılmaz, çünkü o da büyüyünce anne olacaktır. Ancak söz konusu erkek çocuklar olduğunda, onları kadınların içine yerleştirenler kesinlikle erkeklerdir. Kadınlar yalnızca birer dölyatağı, birer araç ya da Afrika'da denildiği gibi birer "tencere" den ibarettir.
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir. Çakır Ağa, İsa
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Halıya sütü döktüğü için mi, yeni serdiği koltuk örtüsünü bozduğu için mi, arkadaşıyla kahve saatinde iki lafın belini kıramadığı için mi yoksa anne televizyon izlerken oyun oynamak isteyen çocuğu sürekli rahatsız ettiği (!) için mi? Hayır, dünya üzerinde hiçbir sebep yoktur ki bir evlat bir annenin bedduasını hak etsin !
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.