Azgın hayvanlar arasına düşüp de onlarla işbirliği etmek istemeyen biri gibi, tek başına bu azgın sürüye karşı kafa tutamayacağını, ne devlete, ne dostlanna, ne de kendine yararı dokunmadan ölüp gideceğini görür, görünce de bunu, kimsenin işine karışmayıp rahatına bakar. Fırtınaya yakalanıp da rüzgârın savurduğu toz, yağmur sağanağından korunmak için bir duvarın arkasına sığınan yolcu gibidir. Çevresinde olup biten yolsuzluklar, haksızlıklar ortasında temiz kalmakla kendini mutlu sayar. Güzel umutlara bağlanıp, iç rahatlığıyla hayattan çıkar gider
Tanrı dünyayı yapıp bitirdiğinde, ellerindeki çamuru yıkadıktan sonra, yeni doğan bütün yaratıkları çağırıp mağrur bir tavırla şöyle sordu: "Söyleyin bakalım kuşlar, hayvanlar, yaptığım dünyayı nasıl buldunuz? Kusurlu bir yanı var mı?" Hepsi birden melemeye, anırmaya, moo demeye, miyavlamaya, ötmeye başladılar: "Hiç yok! Hiç yok!" "Sizden razıyım," dedi Tanrı. "Ben de en ufak bir kusur göremiyorum. Ellerim kutlanacak eller." Ama, başları öne eğik duran horozla domuzun söz söylemediğini görünce: "Hey domuz," diye bağırdı Tanrı "ve siz horoz efendi hazretleri, niçin ağzınızı açmıyorsunuz? Yaratmış olduğum dünya hoşunuza gitmedi mi yoksa, ha? Bir eksiğimi var?" Onlar yine sustular, Şeytan tabii ıslık çalarak kulaklarına talimatını vermiş bulunuyordu. "Bir şey eksik deyin ona, üzüm veren, ezilerek suyu fıçılara doldurulan şarap olan bodur bitkiyi söyleyin ona." "Demek buydu istediğiniz! Şimdi ben size gösteririm serseriler," dedi Tanrı öfkelenerek. "Demek benden şarap istiyorsunuz ha, sarhoşluk, kavga ve kusma ha? Peki o halde asma olsun!" Kollarını sıvadı, biraz çamur aldı ve bir asma yaparak dikti. "Kim fazla içerse" dedi, "lanetim şu olsun: O kimsenin zihni horozunki gibi, yüzü de domuzunki gibi olsun!"
Sayfa 587Kitabı okudu
Reklam
Echo ve Narcissos
370 - Duyabildiği. Ancak duyduğunu yankılandırırdı. Gördükçe inişli çıkışlı kırlarda dolaşan Narcissos'u tutuştu yüreği, izledi onu gizlice; Daha çok yaklaşıyordu yakıcı yalıma izledikçe Onu. Bundan hızlı yanmazdı yalımın değmesiyle Işıldağın kükürdü, öyle yanmışu yüreği. Kaç kez Yanına sokulmak, tatlı dille yalvarmak istemişti. Engeldi
Sayfa 81 - Payel
Bilinsin ki, Hak Teâlâ hazretlerinin kullarını mübtelâ kıldığı her zahmet ve belâ salt kahır değildir; belki zahmet ve belâ sûretinde açığa çıkmış olan rahmet ve özel nîmettir. Ve zahmet ve belâ Hakk'ın Celâl'inden; ve rahmet ve nîmet ise Cemâl'indendir. Ve insan Cemâl ve Celâl görünme yeridir. Nitekim Hak Teâlâ insan hakkında “halaktu bi yedeyye”
Sayfa 185Kitabı okudu
MAVİ SİNEKÇİL KUŞU Bir Yılbaşı sabahı dostum Sherlock Holmes’u ziyarete gitmiştim. Yanı başında piposu ile kanepeye uzanmıştı. Üzerinde ropdöşambr vardı. Yanında duran bir yığın buruşmuş gazetenin hepsinin okunduğu belli oluyordu. Gözüme bir şapka çarptı. Kanepenin yanında bir sandalye bulunuyordu. Sandalyenin arkasına bir şapka konmuştu. Bu,
kötülüğün artması...
"Çocukluğumda insanlar anlatırdı.Adem'in çocukları çoğalınca nesiller birbirini takip etmiş ve güzel kızları olmuş. Göklerin çocukları olan melekler onları görünce birbirlerine'Gelin insanlardan kendimize eşler seçelim!' demişler. Büyük Melek bunun Rab katında büyük günah olduğunu söylemiş ama iki yüz melek ona aldırmayıp niyetlerini gerçekleştirmiş ve kendilerini insanoğlunun kızlarıyla kirletmişler. Rab da onları düşmüş melekler yapmış. Öte yandan hamile kalan kızlar nefilimler doğurmuş. Her biri, daha çocukken bile en uzun ağaçların iki katı kadar büyüyüp ifrit ve devler olmuşlar. İnsanların avladığı ve topladığı her şeyi onlar yiyorlarmış. Nihayet avcılar onları beslemekten aciz kalınca nefilimler insanları yemeye başlamış.Sonra kuşlar, balıklar, sürüngenler ve hayvanları yemişler. Yer Ana bu vicdansızlıktan Rabb'e şikayetçi olmuş ama dünyada da kötülük artmış, insanlar yoldan çıkmış."
Sayfa 145 - kapıKitabı okudu
Reklam
567 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.