Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Akif Çetin

Mehmet Akif Çetin
@mehmetakif367
twitter.com/MehmetAkif367 akifcetin1.blogspot.com Alıntıları dijital olarak kaydetmek için yazıyorum. Alıntılamamın sebebleri; beğenmek, yanlış bulmak, anlamamak, hatırlamak vb. ...
öğrenci
istanbul
200 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
"kuytu dedim çukur asla demedim"
Reklam
"Adem ile Musa münakaşa ettiler. Musa Ey Adem! Sen bizim babamızsın. Sen bizi mahrumiyete düşürdün ve Cennetten çıkarttın! dedi. Adem de ona: Sen, Allah'ın kelamı ile seçkin kıldığı bir kimsesin ve senin için eliyle (Tevrat'ı) yazdığı Musa'sın. Öyle iken sen, Allah'ın beni yaratmasından kırk sene evvel üzerime takdir buyurduğu bir işten dolayı mı beni kınıyorsun? dedi. Böylece Adem, Musa'ya galip geldi. Adem, Musa'ya galip geldi.»"
«Allah Teâlâ cennette Âdem’in bedenine şekil verip dilediği kadar bıraktıktan sonra İblis, etrafında dolaşıp ona bakmaya başladı. Onun içini boş görünce kendine sahip olamayan, bir mahluk yarattığını anladı.»

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ne için dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz, ama Ruh'un kendisi, sözle anlatılamaz iniltilerle bizim için aracılık eder." Romalılar 8:26
Gerçekten, gerçekten başka hiç bir şey söylemedim. Ama bütün gerçeği bir insanın söyleyebilmesi mümkün değildir zaten. Yani acaba söyleyebilir mi istese de. Çünkü bir şey söylemeye kalktığın zaman, bir yola girersin ve öbür yolları da dışarda bırakırsın. İ.Ö.
Reklam
Şayet “Bu ismin herhangi bir kökten türemesi söz konusu mudur?” dersen, şöyle derim: Türeme, aynı anlamın iki ya da daha fazla kalıpta / sıyga- da belli bir düzen içerisinde bulunmasıdır. Nitekim ilâh kelimesinin kalıbı ile َد ِ􏰍 َ􏰓[ hayret etme, şaşırma anlamındaki elihe kelimesi arasında -ki delihe ve ‘alihe ve 􏰓de ona benzer- bu birliği ve intizamı sağlayan şey, “şaşırma” ve “dehşet” anlamıdır. Zira mabudu [Allah’ı] bilme konusunda akıllar hayrete düşmekte; zekâlar dehşete kapılmaktadır. Bu sebeple de, sapkınlık çoğalmış, bâtıl yaygın- laşmış, doğru ve sağlam düşünce pek nadir görülür olmuştur.
Emîrü'l-mü'minîn Ali -kerremallahu veche- Allâh'a duâsında şöyle demiştir: "Yâ Rabbi, akılları yaratırken onlara esas kıldığın, mîsakları ka- bul ederken şart kıldığın, peygamberleri göndermekte ve kitapları indirmekte kanun olarak koyduğun, farzlarına evvel, tâatına nihâyet yaptığın, haseneleri kabulde ve seyyieleri mağfirette şart olarak buyurduğun tevhidine erdirmeni istiyorum. Bu yolun akaid, amel, ahlâk ve mârifet makamlarını ve bütün ubûdiyyet neş'elerini içinde bulunduran bir istikâmet istiyorum. Beni ifrâta ve tefrîte düşürme. Hakîkatın en emin ve en mutedil yolundan ayırma. Zor yerlerinde yardımını kesme ve nice avâm ve havassın başına geldiği gibi ayaklarımı kaydırma, Bana yar- dımcı ol ve beni doğru yoldan ayırma.” "Bizi sırât-ı müstakîme ulaştır.” Yahud, "Bize sırât-ı müstakîmi göster.”
İSTİKBÂL Lâyıkıyla düşünülsün, insanın hayatı yalnız istikbâlden ibaret değil midir? Mâzi nedir? Bir mevt-i ebedî. Hal nedir? Bir nefes-i vâpesîn. Gerek ferd için gerek cemiyet için mâzi mesud imiş, şanlı imiş bu güne ne faydası görülür? Hal rahat imiş, emin imiş yarına ne lütfu kalır?
GİRİŞ Hiç olmazsa otuz sene sonra şu nüshamızı okuyan ebnâ-yı vatan nezdinde fikir ve cesaretimiz İbret heyeti için yâd olunmağa vesile olur. Çünkü otuz seneye kadar elbette milletimizin e'âlîsi ve e'âlîsi olmazsa âhâdı neşr-i maarif gibi esbâb-ı medeniyetin daima muavenet-i hükümetten ziyade mübâderet-i şahsiye sayesinde husule geleceğini bulunduğumuz zalâm-ı cehalet içinde dahi fark edebileceklerinden, şimdilik yalnız numunesine bile kâil olduğumuz muntazam mekteplerin vücuda geleceğinde; vücuda geldikten sonra ondan çıkan nevresîdegân-1 irfanın şu ehemmiyetsiz İbret gazetesini dahi kütüphanelerde ve sahhaf dükkânlarında araya araya bulacağında ve mütalâasına imâle-i nigâh ettikçe içinde göreceği münasebetsiz şeyleri hande-i istihzaya bedel mürüvetmendâne ve mazeret-şinasâne bir tebessüm ile geçiştirerek sahih olup da nazar-1 ehemmiyetle bakılmağa lâyık görülmeyen fikirlerin ise tatbikatınca fevt olunan fırsatlar için kemâl-i cidd ü teessürle ağlayacağında hiç iştibâh etmeyiz.! Namık Kemal
Sayfa 13 - Dergah yayınlarıKitabı okuyacak
Mehmet Akif Çetin
@mehmetakif367·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri
Osmanlı Modernleşmesinin MeseleleriNamık Kemal
8.6/10 · 9 okunma
Reklam
"Ey Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabesi! Bize tavsi- yede bulun" dedik. Şöyle dedi: "Karnına helalden başka bir şey koymamayı becerebilen bunu yapsin. Süphesiz insanin ilk kokuşacak yeri karnıdır. Sizden gücü yeten, kendisiyle cennet arasına tavuk boğazlar gibi bir müslümanın bir avuçluk kanını dökerek engel koymasın. Aksi halde cennetin hangi kapısına gelse önüne engel konulur. Size Kur'ân'ı tavsiye ederim. Zira Kur'ân gündüz bir hidayet, karanlık gecede ışıktır. Doğuracağı meşakkat ve sıkıntıya rağmen onunla amel edin. Bir bela ortaya çıkarsa, canınızı korumak için mallarınızı feda edin. Bela artarsa, kanlarınızı dininiz için feda edin. Zira asıl mağdur olan, dini elinden alınandır. Asıl soyulan, dini soyulandır. Şüphesiz cennetten sonra fakirlik yoktur. Cehennemden sonra da zenginlik yoktur. Kuşkusuz cehennemin esiri kurtarılmaz, fakiri zenginleşmez. Selam üzerinize olsun."26
Sanılanın tam tersine, felsefe tarihinde 'gizema' sayılmış düşünürlerin en belirgin özellikleri, hep açık-seçik' olanı aramaları; neredeyse katı bir 'man- tiksal tutarlılık ölçüsü gözetmeleridir. Usta Eckehart'tan (özetlenmiş) bir örnek vereyim- -Tanrı'ya nasıl ulaşabilirim? -Ya benim Tanrı'ya gitmem, ya da Tanrı'nın bana gelmesi yoluyla. -Benim Tann'ya gitmem mi daha kolay, Tanrı'nın bana gelmesi mi? - Tanrı'nın bana gelmesi; çünkü ben yoksun ve yapamazım, oysa Tanrı yetkin ve yapabilirdir. -Tann bana ne zaman gelir? - Yüreğim kırılmışsa, Tanrı bana zorunlu olarak gelir; çünkü, Tanrı kink Dir yüreğe kendini vermezlik edemez. (Büttner, S. 42: Darum kann Gott nicht umhin, einem abgeschiedenen Herzen sich selber zu geben.) -Demek ki, yüreğimi kırarsam, Tanrı bana gelir.
Halk arasında Allah'a nispet edilen kelam O'nun sıfatı olan kelamın tanınmasına vesile olması ilgisiyle mecazdan ibarettir.
Sayfa 141 - İSAM
KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA HUKUK FELSEFESİ VE METODOLOJİSİ XIX. asrın başlarında Napolyon’un hazırlattığı Fransız Medenî Kanunu’nun yürürlüğe konmasıyla insanlık için hukuk metodolojisi bakımından yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Tarihî, coğrafî ve sosyal sebeplerle bir süre bu kanun tam ve kusursuz bir hukuk âbidesi gibi görülmüştü. Bu
1.596 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.