Hindistan'ın bütünlüğü bozulmamalıydı. Hin­du da olsa, Müslüman da olsa, Sih de olsa herkes bu bü­tünün bir parçası olduğunu fark etmeli, aralarına sokulan nifakın kimlerin işine yaradığını anlamalıydı artık. "İngi­lizler için her gün inek kesilmesine bir şey demiyoruz. Fa­kat bir Müslüman' ın inek kestiğini görünce çileden çıkı­yoruz. Dahası dünyanın hiçbir yerinde biz Hinduların bü­yükbaş hayvanlara davrandığı gibi kötü davranılmaz as­la. Hayvanlarımızın çoğunun yarı aç oluşu bizim için bir yüz karasıdır!" Böyle diyordu Gandhi halkın gözlerinin içine bakarak.
Sayfa 146Kitabı okudu
Içimi dökecek bir canlı bulamadım bu gece. Gene kaldım yazmakla başbaşa. Bu gün okuduğum bir kitapta bir çobanın gözlemlediği "koyunlar yabancı büyük insan görünce ürküp kaçıyorlar. ama yabancı bir çocuk görünce ona doğru yürüyorlar. Hayvanlar niye büyüklerden korkar."? Evet hayvanlar bile, biz büyük insanlardan korkarlar biz insanlar yakmak,kırmak,kesmek için yaşıyoruz şu güzel dünyada, ve her nedense kaybedince anlarız bazı şeylerin değerini.. ah artık incitmeyin. :(((
Reklam
Bir adam Allah'ın merhametlilerin merhametlisi olduğunu duymuştur. Sanır ki O'nun merhameti insanlarda görülen merhametin aynısıdır. Sonra dünyayı inceler ve bakar ki Allah düşmanları, Allah dostlarını ezmekte yırtıcılar diğer hayvanları parçalamakta... Bütün bunları görünce merhamet diye bir şeyin olmadığı kanaatine varır ve kafir olur çıkar. Şu halde sen Allah'a iman ettiğin gibi O'nun yapıp ettiklerinin de hak olduğuna öyle olmaları gerektiği için öyle olduklarına inan! O'na bütünüyle teslim ol ve asla O'nun kaza ve kaderine karşı çıkayım deme!
syf.99-100
Platon ise tüm ilkçağ filozofları için, siyasi anlamda kirlenmiş bir kentte yaşayan bir filozofun nasıl davranması gerektiğini bir biçimde açıklamıştır: Demek ki, çok az sayıda insan felsefeyle uğraşmaya layıktır.[...] Oysa bu az sayıdaki insanlardan biri olan ve böylesi bir iyiliğin tatlılığını ve mutluluğunu tatmış olan kişi, geri kalan çoğunluğunun deli olduğunu, hiçbir siyasi adamın davranışında anlamlı bir şey bulunmadığını ve -tıpkı yırtıcı hayvanların arasında düşüp de onların yırtıcılıklarına ayak uydurmayı reddeden ama o vahşi güruha tek başına karşı koyamayan bir insan gibi- ölümü göze almadığı sürece, yanında adaletin yardımına koşacağı hiç kimse olmadığını anladığında, kente ya da dostlarına bir hizmette bulunamadan, kendisine ya da başkalarına bir yararı dokunmadan öleceğinden emindir. Bütün bunları düşündüğünde, kendini dinlenmeye çeker ve yalnızca kendi işleriyle meşgul olur. Tıpkı aniden fırtınaya yakalanan bir yolcunun rüzgarın kaldırdığı toz ve yağmur girdabına karşı bir duvar ardına sığınması gibi, diğer herkesten adaletsizlik taştığını görünce, bu dünyadaki varlığını adaletsizlikten ve inançsızlıktan arı tutabilir ve hoş bir umutla ruhu dingin ve huzur içinde bu hayattan çekip gidebilirse kendisini mutlu addeder.
Dost kitabeviKitabı okudu
Kendi hayatının anlamsızlığı ve amaçsızlığı düşüncesiyle ve çevresini kuşatan insanların bağnazca suskunluğuna duyduğu nefretle adım adım yeryüzünde insan varlığının tam anlamıyla saçmalık olduğu kaçınılmaz yargısına varıyor. Hayvanlara benzeyen ve az gelişmiş bilinçlerine, sık sık bedensel isteklerine göre hareket eden insanların ancak, yaşamayı
Öte dünya mutluluğunu ise ancak iman ederek öte dünyaya yaraşır biçimde çalışanlar tadabilir. Azgınlık vadisine saparak bu dünya hayatını öte dünyaya yeğleyenlerin dönecekleri yer ise cehennem ateşidir. Bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduyükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi? Oysa bütün bu şeyler koskoca bir denizde birbiri üstüne yığılmış karanlıklar gibidir. Bu karanlıklar içinde boğulmak, böylesi insanlar için Tanrı’nın takdiri gereği kaçınılmaz olmuştur. Hay bin Yakzan halkın durumunu, büyük çoğunluğunun hayvanlar gibi kavrayıştan yoksun olduklarını görünce Elçi’nin söylediklerinin, öğretinin getirdiklerinin hikmetini anladı. Halk için bunlardan daha hikmetli ve kurtarıcı bir yol mümkün olamazdı. Onlardan daha fazlasını beklemenin, istemenin hiçbir gereği ve anlamı yoktu. İşler için ayrı ayrı insanlar yaratılmış, her insan yaratıldığı iş için gereken yetenek ve güçle donatılmıştı. Bu, Tanrı’nın süregelen yolu ve yasasıydı. Tanrı’nın yol ve yasaları ise değişmeden uzaktı.
Reklam
1.000 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.