Ali Burak Cesur

Ölüm cezası üzerine
24. Ölüm cezasının kaldırılması talebi, ceza hukukunda suçluyu kurbandan daha fazla dikkate alan eğilimin bir parçası. Argümanları ise oldukça sorunlu. Örneğin, ölüm cezasının infazının detaylarını anlatıyorlar ve bunu destekleyip desteklemediğinizi soruyorlar. Suçun nasıl işlendiği ve kurbanın ve ailesinin üzerinde nasıl bir etki bıraktığını ayrıntılı tasvir ede- rek de aynı soruyu sormak mümkündür. Fakat bu, arka plana atılıyor ve iki cinayet yokmuş gibi, sanki yalnızca katilin infaz edileceği ölüm cezası varmış gibi davranılıyor.
Sayfa 113
Reklam
Dünyanın üstesinden gelmek
Dünya ile hesaplaşmanızda mağlup olmamak için yalnızca bir yol vardır. Bu kesin bir yol olmasa da mümkün olan tek yoldur. O da şudur: Sizinle dünya arasındaki güç oranını kendi lehinize çevirmek. Her biri sizden güçlü ve ağır olan binlerce şeyi değiştirmek ve taşımak yerine, dünyanın "üstesinden" gelmek için kendinizi güçlendirin. Bunu yapabilirsiniz, en azından bu bir bakıma sizin elinizde; oysa dünya kocaman ve yenilmezdir. Yürüyeceğiniz tüm yollara deri döşeyemezsiniz, onun yerine kendinize ayakkabı yapabilir, ayağınızı deriyle örtebilirsiniz; sonuç aynı olacaktır. Bu, dünyaya ve içinde bulunduğumuz duruma hükmetmenin tek yoludur.
Sayfa 60
Gerçek hayat ve ucuz edebiyat
Sous literature -sözlük anlamıyla "alt edebiyat," cinayet romanları, ucuz aşk romanları gibi ucuz edebiyat için kullanılan Fransızca terim. Ciddi edebiyatın aksine bu edebiyatın her zaman iyimser olduğunu görmek ilginçtir: bu edebiyatta iyilik her zaman galip gelir, kötülük ise cezalandırılır. Bildiğimiz gibi bu, hayatta böyle değildir; dolayısıyla gerçek ede biyatta da değildir.
Sayfa 26

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şeffaflık Toplumu
Şeffaflık ToplumuByung-Chul Han
8.4/10 · 2.078 okunma
Reklam
222 syf.
10/10 puan verdi
·
38 günde okudu
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretlerSeyyid Kutub
9/10 · 4.816 okunma
İslam ne için gelmiştir?
İslâm, ister ilk geldiği ortamdaki, isterse de bugün insanlığı istila eden Doğu'daki veya Batı'daki düşünce sistemlerinde, devlet düzenlerinde, toplumsal kurumlarda, gelenek ve kültürlerde ortaya çıkan beşeri-nefsani heva ve hevesi okşamak için gelmemiştir. O, bütün bu beşerî oluşumları yeryüzünden silerek insan hayatını kendi ilâhî prensipleri çerçevesinde bir düzene koymak üzere gelmiştir.
Sayfa 180Kitabı okudu
Aile ortamı
İnsani gelişim çizgisinin takip ettiği istikamet, hayvanî dürtüleri kontrol altına alıp frenlemek ve sadece şehvet aracı olarak kullanılmasını önleyerek onu insanî vasıfların öne çıkarılması ile bilinen insanî medeniyeti taşıma hususunda mevcut kuşağın yerini dolduracak bir sonraki kuşağı yetiştirme şeklindeki insanî vazifeyi ifâ etme temeline dayanan aile ortamında tutmaktır. İnsani vasıflar itibari ile devamlı surette gelişen, buna bağlı olarak hayvani özelliklerden gitgide uzaklaşan bir kuşak, ancak duygu ve düşüncede istikrar güvencesine sahip, işbölümü ve vazife taksimi temelinde yükselen ve modaya kapılıp dış etkilerle sarsılmayan bir aile ortamı içerisinde yetişebilir.
Sayfa 136Kitabı okudu
Rabbani yöntem
“Bellibaşlı insanî vasıfları ön plana çıkaran ve tesis ettiği insanî toplumda bunları yüceltip geliştiren Rabbânî yöntemi ile İslâm, diğer sistemlerden tamamen ayrılmış ve ayrılmaya da devam edecektir. Onun Rabbânî yöntemini bırakıp başka yöntem arayanlar, ırk, milliyet, vatan ve sınıf gibi farklı esaslara dayanan pis, kokuşmuş beşerî yöntemleri kabullenenler, gerçekte insanın düşmanıdırlar. Bunlar, insanoğlunun yeryüzünde, Allah Teâlâ'nın yerleştirdiği yüce vasıfları ile bambaşka bir hayat sürmesini istemeyenlerdir. Yine bunlar, insanlığın dayanışma ve birlik içerisinde tüm milletlerin kabiliyet, özellik ve tecrübelerinden faydalanmasını istemeyenlerdir.”
İslam’ın fiili varlık göstermesi şartı
“Daha önce de belirttiğimiz gibi İslâm'ın, arzu edenin akîde olarak kabullenip ibadet kısmını tatbik ettiği, bağlılarınınsa fiiliyata yönelik bizzat hüküm sürmekte olan canlı bir cahili toplum içerisinde başlarına buyruk tek tek fertler halinde dağıldığı soyut bir teori biçiminde temsili mümkün değildir. Zira İslam, mensuplarının bu şekilde varlığı ile sayıları ne kadar çok olursa olsun fiilî bir varlık gösteremez.”
Reklam
Birinci Görevimiz
Birinci görevimiz, bu toplumun pratiğini değiştirmektir. Görevimiz, bizi, ilâhî nizama göre yaşamaktan zorla ve baskıyla men eden, İslâm'ın metodu ve bakış açısı ile uyuşmayan cahiliye toplumunun pratiğini kökünden değiştirmektir. Bu yolda atacağımız ilk adım, kendimizi, bu cahiliye toplumunun, onun değer yargılarının, bakış açılarının üzerine çıkarmak, dışında tutmak, bu yolculuğumuz esnasında onunla buluşmak amacıyla değer yargılarımızdan, bakış açımızdan az da olsa ödün vermemektir. Biz ve onlar, ayrı yolların yolcusuyuz.
Taklitçilik
Bir fikir ileri sürüyorsunuz; lâkin acaba Almanlar da öyle mi düşünüyor? Bir iş yapacaksınız; acaba Amerikalılar da öyle mi yapıyorlar? Aşağılık karmaşasından gıdalanan bu taklit içgüdüsü, zehirleyici bir parazit gibi bütün hür düşünceyi ve bahtiyar iradeyi bizde boğmuş bulunuyor.
232 syf.
·
Puan vermedi
·
26 günde okudu
İrade Terbiyesi
İrade TerbiyesiJules Payot
8.1/10 · 28,6bin okunma
Dini İnancın Asıl Gayesi
Peygamberimizin bize açıkladığı üzere her insan, kadın erkek, kendi mükemmelliği ile dünyaya gelir. Fakat hayatımız süresince çoğumuz bu mükemmelliği ve dolayısıyla da ruhlarımızı bozarız. Bundan dolayı dinî inancın en aslî gayesi, çoğu insanın inandığı gibi, doğası gereği dinamik değildir; yani gittikçe daha yüksek bir mükemmeliyet seviyesine yükselmek değildir. Aksine statiktir; kişinin Benliği'ni koruması, doğumumuzdan itibaren bize bahsedilmiş olanı muhafaza etmesi ve ortaya çıkarmasıdır.
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.