Serinin ilk kitabı olan küçük detayları sevmemiştim. Beğenmediğim halde ikincisini neden okudum ben de bilmiyorum ama bu kitap ilkinden daha güzeldi.
Yazarın dili bu kitapta daha iyiydi sanırım. Keskin karakter gelişimleri yoktu. İlk kitapta sevmediğim şeylerden biri buydu. Declan değişmeye çalışsa da yanlış yapıyordu. Olması gerektiği gibi. Tak
Tuhaf Öykü: Korku ve Doğaüstü Unsurların Buluştuğu Yer
Tuhaf Öykü
Gothic, 1800'lerin sonlarında edebi bir tür olarak ortaya çıktı. Gotik romanlar genellikle izole, gizemli ve sıklıkla tuhaf mekanlarda geçer; karmaşık aile ilişkilerine sahip karakterleri, düşmüş bir kahramanı içerir; ve melodram, doğaüstü ve mimari ögeler barındırır. Gothic'ten en azından kısmen, birkaç başka tür ortaya
Öncelikle kitaba genel bakışımı söylemek istiyorum. Karakterler döneme göre iyi yansıtılmıştı. Çevre betimlemeleri de aynı şekilde çok iyiydi. Olay örgüsü çok iyi işlenmişti. Tabiki eksikleri vardı. Ama şahsen Grace karakterini çok beğenmiştim. Kitabı bölüm bölüm incelemek istiyorum. İlk bölümden başlayalım.
Grace’in evde çalışmaya başlaması,
“İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir. “
Hiç kendinizi bu çağa ait hissetmediğiniz oldu mu?Olduysa bu kitabı okumalısınız.
Atsız bu kitabında Kralcılık fikirleri nedeniyle ordudan ihraç edilen Yüzbaşı Selim Pusat hayatını ve ruhi bunalımlarını konu almış.
Pusat tamamen asker olmak için doğmuş bunun dışında herhangi bir şeye ilgisi olmayan birisi, ihraç edildikten sonra çok büyük bunalımlara giriyor. Ona her koşulda destek olan eşi Ayşe ve oğlu tosun dışında kimseyle görüşmüyor evde de fazla konuşmuyor.
Ama bir gece asker dostu şerefin mezarını ziyareti sırasında parkta bir kızla tanışır ve ondan sonda kitabın seyri değişir.
Selim Pusat o günden sonra hem merak içinde olur ve hayatında birbirinden farklı enteresan olaylar meydana gelir. Nefsi ile mücadelesi başlar.
•Kitabın kurgusu çok farklı tarih ile kurgu harmanlanmış diyebilirim. Burda Atsızın farkını ortaya koyuyor. Okudukça merak sarıyor insanı ve bakıyorsunuz ki kitap bitmiş. Kitabı “ Gece Yarısı Kütüphanesinden” sonra okumak biraz tuhaf hissettirdi iki kitapta da farklı yaşam, geçmiş-gelecek söz konusu olunca
*Kitabın içeriğinden mi? Kapağın renginden mi? Yoksa ışıktan mı bilmem bir türlü patlamadan çekemedim kitabı
Şarkı selim Pusat ve duygusal durumu için çok uygun geldi bana
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202127,2bin okunma
Klasiklerden olan 'Bir İdam Mahkumunun Son Günü'...
İlk adına bakınca bir korkmuyor değil insan; idam, mahkum, son gün..
Önsözünü okurken o kadar içim ürpermişti ki kitaba devam etmesem mi dedim. Çünkü önsözde geçmişteki idamlardan, idamlarda yaşanan talihsiz olaylardan vs. bahsetmişti. Sonra Bismillah dedim okumaya başladım. Okudukça korkulacak bir şey olmadığını anlıyorsunuz :) Yine de insanın öleceği günü hemde idamla öleceği günü bilmesini dinliyorsunuz insan bi tuhaf hissediyor açıkçası. Kitabın sonunda hani böyle heyecanla acaba ne olacak diye okursunuz ya merakla aynen öyleydim ki sayfayı bir çevirdim kitap bitti. Gerçi idam edilen adamdan idam kısmını da dinleyemeyiz ya..
Genel olarak bir şeyi anlatırken çok detaya girmesini sevmedim, onun dışında güzeldi. Öneririm :) Epey altını çizdiğim yer vardı sizinle de birkaçını paylaşmak isterim:
"Neler hissettiğimi tam olarak ifade edemeyeceğim; hem yaralanmış hem de teselli edilmiştim."
"Ne yazık! Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda durup size bakar, cevap verir, konuşurken, sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!" Bu sözünü kendini uzun yıllar görmeyen kızı onu tanımadığı için söylemişti..