Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hüseyin arslan

Reklam
Ve kadınlar, Taşbaş suretinde gelen adamdan konuşuyorlardı. Şaşkınlık içindeydiler. Taşbaş suretinde, Taşbaşın evine konuk gelen adam o kadar da Taşbaşa benzemiyordu ya ... Azıcık da benziyor. Hiç de yüzünde ermiş ışığı yok. Kararmış, buruş buruş olmuş, sarkmış, kurumuş bir yüz. Tam yılgın, kederli, acılı bir köylü yüzü. Yüz bin yıl gün altında kalmış. Kadınlar bir de Taşbaşın karısının bu adamla yatıp yatmadığını merak ediyorlar, bunu biribirlerine söylemiyorlardı ama, hepsi de düşünüyordu. Aynı alaçıkta, çırılçıplak, hiç yatmazlar mı? Eğer yatmışlarsa, Kırklar dağındaki, kırk yeşil sakallı ermiş içindeki Taşbaş Efendimiz ne derdi buna? Belki de ermiş Taşbaşın ta kendisiydi bu adam. Yorulmuş, yılmış, hükümetten dayak yemiş, aç kalmış da bu hale gelmiş bir Taşbaştı. Yüreklerinin ta derininde, bu adamın öz bir Taşbaş Memet olduğu vardı. Herkes içinden böyle düşünüyor, ama tam tersine inanmak için kendisini zorluyordu. Gene de şaşkınlık içindeydiler, ikircikliydiler. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Belki de, belki de bu Taşbaşın hiç ermişliği falan yoktu.Taşbaşın evinin üstüne sağılan o ışık uydurmaydı. Kim görmüştü ışığı? Kendi bile demiyor muydu, bende iş yok, benim gibi bir günahkardan ermiş olur mu? Ermiş olan hiç buyar da donar mı? Ne düşünüyorlarsa, o an ona inanıyorlardı.
Yukarda tarlada bir gürültüdür koptu, hemen yarın üstüne fırladılar. Çocuklar kocaman bir kartalı yakalamışlar, boğazına bir ip bağlamışlar, kocaman kartalı çamur içinde oradan oraya sürükleyip duruyorlardı bağrışarak. Kartalın kanatları aşağıya iyice sarkmış, yerdeydi. Gagası kenetlenmiş açılmıyordu. Başı bir çocuk başı büyüklüğündeydi. Büyük gözleri dumanlıydı, kaymıştı. Ölmek üzere olan bir cerenin kederli kara, yumuşak gözlerine benziyordu. Yaşlı kartal ağlar gibiydi. Çocuklar gagasından, kanatlarından, kuyruğundan çekiştiriyorlar, üstüne biniyorlardı. Koca kartal bunların hiçbirisine aldırmıyor, vakur, çamur içinde, sanki bütün bu yapılanlar kendisine değilmişçesine durgun oralı bile olmadan ya uçmayı, ya da ölümü fütursuz bekliyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Köylü diş biliyor Aliye
Uzunca Alinin gece kalkıp tarlanın en güzel yerinden pamuk toplaması hemen bütün köyde duyuldu. Halbuki ırgatlar arasında gece kalkıp da hırsızlama pamuk toplamayan belki de hiç kimse yoktu. Birkaç yaşlının, birkaç çocuğun dışında. Köylüler Alinin hırsızlama pamuk toplamasına tarifsiz öfkelendiler. Sanki bu köyde hırsızlama ilk pamuk toplayanUzunca Aliydi. Alinin hırsızlığını andıkça herkes dehşet bir öfkeye giriyordu. Ağızları köpürürcesine. Irgatların Aliyi suçüstü yakalamak için alttan alta giriştikleri hazırlık, verdikleri karardır
Sayfa 177 - Yapı kredi yayınları
Muhtarın yapayalnızlığı
Öylesine yalnız sanıyordu ki kendisini, neredeyse şak diye yere düşecek, bir daha doğrulamayacaktiı. İnsanın bir yerde, bir işte tej başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti.
Sayfa 242 - Yapı kredi
Reklam
Hayaller gerçeklerden daha hızlıydı, ama gerçeklerin hayallere umulmadık yollardan yetişme becerisi vardı.
Sayfa 268 - İletişim Yayınları
755 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.