160 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Mine Söğüt’ün okuduğum üçüncü kitabı oldu Başkalarının Tanrısı. Dilini, anlatımındaki masalsı yaklaşımı çok deviyorum. Günlük hayatımız içinde sürekli yüzleştiğimiz, yaşadığımız olaylar, kişiler öyle bir anlatılıyor ki,her şeyin yeniden farkına varırken; üstünden atlayıp geçtiğin şeylerin ne kadar önemli ve can yakıcı olduğu gerçeği ile yüzleşiyorsun. Kitaptaki karakterlerin bir çoğu ile karşılaşmışızdır. Ama onların hayatları hakkında ne kadar düşünmüş, merak etmiş olduğumu düşündüm okurken hep. İnsan neden sokakta yaşamayı tercih eder,neden ölesiye sever, neden orospuluk yapar…Önyargılarımızdan, kendi doğrularımız ve yaşam tarzlarımızdan biraz uzaklaşıp insanlara dokunmamız anlamamız gerektiğini bir kez daha hissettim yüreğimde. Şahbaz’ın muhteşem yılı1979benim de bizzat yaşadığım bir dönemi masal gibi anlatan, yürekleri yakan olayları anlatış biçimiyle yıllar yıllar sonrası için gerçeklerin masalını bırakmış olacak nesillere Mine Söğüt “Beş sevim apartmanı” apayrı güzellikte bir kitap. Mine Söğüt okumaya devam
Başkalarının Tanrısı
Başkalarının TanrısıMine Söğüt · Can Yayınları · 20223,284 okunma
320 syf.
·
Not rated
·
Read in 21 hours
Bu defa yağmur damlaları romantik ve huzur verici değildi, her biri, bir damla kan ve gözyaşı yaratıyordu. Yaşadığımız dünyada son yıllarda en büyük sorun iklim değişiklikleri. Eğer bu konuları yakından takip ediyorsanız kitap tam sizlik. Beş yakın arkadaş yaşanan orman yangınlarına sebep olabilecek her şeyi toplamak için ormanda kamp yapmaya gider. Gökalp, Barlas, Özgür, Duru ve Beren. 27 yaşında, İzmir'de üniversiteyi okumuş, okul bittikten sonra farklı meslekler yapsalar da hiç kopmayan beş yakın arkadaş. Gittikleri ormanda sebebi belli olmayan bir yangın başlar. Kendilerini yangının ortasında bulan gençler kendi imkanlarıyla yangının ilerlemesini engellemeye çalışırlar. Ekiplerin zamanında gelmesiyle yangın söndürülür. Beş arkadaş ülkenin gündemine oturur. Dünyayı saran kuraklığı önlemek için hükümetler yapay yağmur yağdırmayı kabul etmeye başlar. Prof Dr Mustafa Demir ve arkadaşı Prof Marko ise buna tamamen karşıdır. Yapay yağmurların kimyasallardan oluştuğunu ve sadece doğaya değil insanlara da zarar vereceğini söylerler. Fakat kimse onları dinlemez. Yapay yağmurlar yağdırılır ve sonucu tam bir felaket olur.Yağmurla temas eden kişilerde önce nefes darlığı sonra kaşıntı başlar ve sonunda boğularak hayatlarını kaybederler. Mustafa Hoca ve beş genç bir araya gelerek Marko'ya ulaşmak için yola çıkarlar. Bu yolculuk bir sürü engel ve kayıplara sebep olacaktır. Bu konulara meraklı biri olduğum için kurguyu çok beğendim. Maalesef yaşadığımız dönem, her şeyin mümkün olabileceğini gösterdi bize. Yazarın anlatımını ,merakla kitabı okutmasını beğendim. Konu benlik diyorsanız tavsiyemdir okuyun.
Döngü
DöngüÇağatay Düz · Ren Kitap · 202443 okunma
Reklam
522 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Bugün bitirdiğim, okurken çok keyif aldığım, bilim kurgu türünde bir eser Mau. Turgay Bey’in ilk kitabını okumuş olmama rağmen kaliteli bir yazar olduğunu kabul etmeliyim. Mau, bir bilim kurgu romanı evet ancak alt metinde yazarın ilettiği onca şey var ki… Olayların oluş nedenini gözler önüne serdikçe yazar, okur farkına varıyor her şeyin. Tek bir nedenin bir varlığın hayatında ne büyük izler yarattığının, insanoğlunun bencilliğinin ve yine insanoğlunun vurdumduymazlığı hep alt metinde okur tarafından fark ediliyor. Ama en acıklı kısım, ütopik bir gezegen ve yaşamın sırf bencil istekler uğruna distopik bir yaşama evrimleşmesi ve belki de bunun sonucunun sadece bir yer ile sınırlı kalmaması… Onca olayın anlatılması hem o kadar heyecan verici hem de bir o kadar yalındı ki, okurken zorlanmak şöyle dursun; üçlemenin diğer iki kitabı da keşke basılı olsa ve hemen okusam dedim. Ayrıca Dünya’da yaşanan olaylarda yaptığı vurucu tespitlerle gerçekleri tekrar ve tekrar gün yüzüne çıkarırken, bu ve buna benzer herhangi bir olayın yaşanması halinde, senaryo edilen her şeyin birebir yaşanacağından hiç şüphem yok. Bunların yanı sıra yazar, yarattığı karakterler ve kurgunun işleyiş biçiminden dolayı, daha başlarda kitaba ve olaylara hızlıca adapte olmamızı sağlıyor. Bir bölümde Mau evreninde doğa yaşamında bulurken kendimizi, bir bölüm sonra Dünya'nın o buhranlı kentleşmesinde buluyoruz. Bazen ise ikisinin de dışında bir yerde… Çok severek okuduğumu yinelemek istiyorum ve bilim kurgu sevenlerine içtenlikle öneriyorum. Yazarın kalemi daim, okuyucusu bol olsun.
Mau
MauTurgay Kollama · Ange Yayınları · 20237 okunma
72 syf.
8/10 puan verdi
Salgından sonra modern yaşamın sona erip ilkel yaşamın başlamasını konu alan
Jack London
Jack London
'ın film tadında kitabı. Kitapta salgına yakalanmadan kurtulan çok az insandan biri olan profesör, ilkel kabileyle birlikte hayatını devam ettirmektedir. Çocuklara Kızıl Veba’yı anlatmaya başlar. Koca insanlığın yok oluşunun gözle görülemeyen bir mikrop yüzünden olması çocuklara çok garip gelmiştir. Çocuklara birçok şey garip gelmektedir çünkü yeni yaşam onlarla başlamıştır ve artık eski olan her şey onlar için yenidir. Bu yok oluş hastalıktan olmasaydı eğer muhakkak ki ya savaştan ya da doğal afet yüzünden olurdu. Ders çıkarmak ya da önlem almak da mümkün değil. Kaçınılmaz bir son gibi. Profesör bunun farkında ve elinden bir şey gelmez, gelmeyeceğini bilir. Her şeyin farkında olmak kötüdür ama buna rağmen bir şey yapamamak daha da kötüdür. 4.5 milyar yıldır evrende yeri olan dünyanın kendi etrafında ve güneşin etrafındaki dönüşü gibi bir döngüdür bu belki de. Dünyanın günleri, mevsimleri oluşturması kadar gereklidir belki de yeryüzünü temizleyip yeniden ve en baştan bir yaşam başlatmak. Araya milyar yıllar girince bu yok oluş o kadar da büyük bir yok oluş sayılmasa gerek ama Jack London buna büyük kıyamet bile demiştir. Aslında o çağın insanı için büyük bir kıyamet sayılabilir ama dünya için pek de büyük sayılmaz. Ne yok oluşlara ve ne yeni yaşamlara şahit olmuştur kim bilir. Peki bu çağ hangi kıyametin sonrası?
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202033.1k okunma
En yücelerimizin tek üstünlüğü, her şeyin boş ve kaypak olduğunu daha iyi biliyor olmalarıdır.
Sayfa 238
288 syf.
·
Not rated
#seyahatsanatı Yaşamda özellikle zor zamanlarda ve belki de en çok mutluluk arayışı içindeyken bir yerlere gitme isteği duyuyoruz. Bu noktada beklentilerimiz ve karşılaştıklarımız arasındaki mesafe ne kadar çoksa kötümser bir manzara ile dönüyoruz. Seyahatlerin kendince bir gerçekliği olduğunu unutuyor insanlar. Belki de yaşadığı dönemin zorluklarının fazlalığı o beklentiyi de artırıyor. Kitabı okurken kendi seyahatlerimdeki anlamları düşündüm. İnsan gerçekten de gittiği yerde gördüğü her şeyin ötesinde bir içsel dönüşüm yaşıyor. İnsan, olmadığı yere ulaştığında kendisini daha iyi hissedeceği yanılgısına düşüyor zaman zaman. Burada önemli olan onun için uzaklaşmak oluyor ama fiziksel olarak uzakta olsa da zihninin içindekine olan yakınlığı burada önemli bir belirleyici elbette. Yolculuklarda insan neler düşünmüyor ki, mesela benim için tren seyahatleri başlı başına birer öyküdür. Gelip geçen manzaralara bakarken, rayların üzerindeki düz çizgilere inat yaşamın ne denli zikzaklı olduğunu hatırlarım. Sanatı da yolculuklara katarak felsefi bir boyuta ulaştıran yazar, okuyucusuna muhteşem bir güzergah sunuyor. Fiziksel olarak dışarıda olmak, içsel olarak ne kadar içeriye dönük bir yolculuğa hazır olup olmadığımıza paralel olarak bize kattığı her şeyin faydasını artırıyor. Yaşam da bir gün son bulacak bir yolculuk. Manzaranın tadını çıkarmak için zaman zaman verdiğimiz molalar ve yol arkadaşlarımız güzel dokunsun umarım. Yıllar önce defterime kim bilir ne düşünüp yazdığım "Otobüste kırk kişiydik, kırk farklı yere vardık." cümlesi geldi aklıma kitabın kapağını kapattığımda...
Seyahat Sanatı
Seyahat SanatıAlain de Botton · Everest Yayınları · 2024359 okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.