Düşündüğümden de daha çabuk mu göreceğiz birbirimizi? (Ben ‘göreceğiz’ , sen ‘beraber yaşayacağız’ diye yazıyorsun.) Fakat asla birlikte yaşamayacağımızı düşünüyorum (ve bunun her yerde, alakasız olaylarda bile açıkça belli olduğunu görüyorum, her şey bunu gösteriyor), asla yapamayacağız bunu, ‘yakında’ ve ya ‘gelecekte’ asla olmayacak.
Biz erkekler, erkek, erkeksi, erkeklik gibi kelimeleri ve diğer eril türevlerini kullandığımızda, aklımızın bir köşesinde dünyaya ve dünyadaki bütün faaliyetlere dair kocaman, muğlak, kalabalık bir tablo canlanır. Büyümek ve "erkek olmak," "erkek gibi davranmak" bunların anlamı da yan anlamları da gerçekten geniştir. Uygun adım yürüyen tabur tabur erkekle, yer değiştiren erkeklerle, uzun geçit alayları oluşturan erkeklerle; gemilerini yeni denizlere süren, bilinmeyen dağları keşfe çıkan, atları ehlileştiren, sığırları güden, toprağı süren, ekip biçen, demir ocaklarında ve fırınlarda ter döken, madenlerde çalışan, yollar, köprüler, büyük katedraller yapan, büyük işletmeleri idare eden, bütün üniversitelerde dersler veren, bütün kiliselerde vaazlar veren erkeklerle; her yerde, her şeyi yapan erkeklerle - "dünya"yla doludur zihnimizdeki tablo. Kadınlar dediğimizdeyse dişi olanı, cinsiyeti düşünürüz.
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
Malın mülkün kişisel bir hak olduğu, her şeyin parayla ölçüldüğü bir yerde toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez.
"Kişi" (person) sözcüğünün ilk anlamının "maske" olması büyük olasılıkla basit bir tarihsel rastlantı değildir. Daha ziyade herkesin her zaman ve her yerde, az çok farkında olarak belli bir rolü oynadığı gerçeğinin kabulüdür bu. ... Biz birbirimizi bu roller içinde tanırız; bu rollerde kendimi- zi tanırız.
"Aşk? Aşk nedir?" diye düşünüyordu. Aşk ölüme engel olur. Aşk hayattır. Her şeyi, anladığım her şeyi, sevdiğim için anlıyorum. Her şey sadece sevdiğim için var, her şey sadece sevdiğim için oldukları yerde. Her şey sadece ona bağlı. Aşk Tanrı' dır ve ölmek de benim için aşkın bir parçası, herkesin döneceği ebedî kaynağa dönmektir."
put: Tapınılan bir şeyi sembolik olarak temsil eden nesne veya resim. Nesne veya resmin kendisine tapınıldığ fikri muhtemelen dünyadaki hiçbir halk için geçerli degildir- her ne kadar bazı putlar ilah olacak kadar çirkin olsa da. Gerçek inananlar putlara gösterilen saygyi haklı olarak hor görürler, zira bilirler ki kafası olan hiçbir şey alimi mutlak olamaz, eli olan hiçbir şey kadiri mutlak olamaz ve bedeni olan hiçbir sey aynı anda her yerde olamaz. Varoluşun sakatladığı hiçbir tann bizim taleplerimizi karşılayamaz. putperest: Bizim inanmadığımız bir dine inanan ve bizimkinden farklı sembolleri kutsal sayan (kimse). Kaide üzerindeki bir temsile para üzerindeki bir temsilden daha çok deger veren (kişi).
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.