Beni hüzünle cezalandırma Tanrım.
Kendiyle ne yapması gerektiğini bilemeyenim.
Kendini dışavuranım, dürüst olanım, kolay ağlayanım.
Tanrım, tembel bir şımarık, asalak bir uçarı değilim ben. Bana bir unutuş çarpsın katından.
Beni, bir hatırlayışla cezalandırma!
İz sürdüm hep. Değiştim. Dünya bilmediğim korkutucu bir çukura dönüştü. İsmin vardı önceleri dudaklarımda. Bir vatanın vardı Tanrım ağaçların ve çok sevdiğim rengin... Her şey hüzne dönüştü sonra, sıkıştım ve geri dönmek uzakta. Bir var sayıma dönüştün, büyüleyici bir duvara.
Tekilim artık. Ağırım. Çok bekliyorum kendimi, çok sayıklıyorum ve belki unuturum diye yazıyorum. Kelimeler beni yıkıyor her cümlede eksiliyorum sana doğru. Belki sökülür içimdeki beni bekleyen ruhumun pası yazarken.
Devam edişim senden uzakta ama bir yanım hâlâ seni istiyor, ki muhtacım, aczim sarılmak istiyor kollarına. Tekilim ve yanımda kimse yok. Düşünceleri düşürüyorum uçurumlarımdan sana adımlarken, tanınmaz hâle geldiğimi unutmak istiyorum.
Tanrım beni çarelendir. Geceleri mutsuzlukta, ait olamadan geçiyor.
Haz ve sarhoşlukla yapay unutuşlardan geçmek istemiyorum. Kendime karşı kesin değilim. Bir seçeneğim hep kendime ve kararsızım hakkımda.
Ruhumdan çıksam ve karanlık bir yerde bulunsam tanımam onu, o da bana görünmez gibi bir his var içimde. Nerede kaybolduğumu bilmiyorum ama bu sayfaları çevirirken oldu.