Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
. Dolaysız deneyim dünyasının - kendimizi içinde yaşarken bulduğumuz dünyanın - gerçekte olduğu gibi olabilmesi için anlaşılması, dönüştürülmesi ve hatta altüst edilmesi gerekir. . . .
"Her şey ne ise odur, ve başka bir şey değildir."
Sayfa 163
Reklam
İşkence sıradan bir sorun olarak yeniden getirilmiştir, ama uygarlaşmış dünyanın kıyısında yer alan bir sömürge savaşında. Ve orada rahat bir duyunçla uygulanmaktadır, çünkü savaş savaştır. Ve bu savaş da kıyıdadır yalnızca "az-gelişmiş" ülkeleri yakıp yıkmaktadır. Bunun dışında, barış hüküm sürmektedir.
Sayfa 75
Özerk olmaya yeteneksiz olarak tutuldukları sürece, öğretiler yoluyla koşullandırıldıkları ve (içgüdülerinin kendilerine dek) denetlendikleri sürece, bu soruya yanıtları kendi yanıtları olarak alınamaz.
Sayfa 6
İşçi sınıfı
Şehrin mahsulü olarak işçi sınıfı, saf medeniyet olarak bilinen en az kültürel içeriğe sahip medeniyetin olumsuz etkilerine en fazla maruz kalan kesimdir. Fabrika, şahsiyeti uyuşturur ve baskı altında tutar. Bir sosyoloğun tespiti şudur: "Katı bir disiplin ve üretim sürecine tâbi tutulan işçiler, fabrikada edindikleri alışkanlıkları kendi teşkilatlarına da aktarıyorlar. Onlar tahakkümlerini, spontane şekilde yarattıkları, az miktarda kontrol ettikleri, kapitalist ve sosyalist toplumda tutucu rol oynayan bürokrasiye aktarırlar."21 Herbert Marcuse, gelişmiş kapitalist sistemde (yani teknolojinin ve fabrikanın en fazla nüfuza sahip olduğu yerde) işçilerin devrimci güç olma özelliklerini kaybettiklerini tespit eder. İşçi sınıfı; herkesin iltifat ettiği, referans gösterdiği, onlar adına konuştuğu fakat aslında pek de söz sahibi olmayan, manipüle edilmiş bir grup örneğidir. Dünyanın en kalabalık iki işçi sınıfı olan ABD ve SSCB'deki işçilerin aslında ülkelerindeki siyasi yapıya ve alınan kararlara gerçek hiçbir etkileri neredeyse yoktur.
Sayfa 121
“Kapitalist toplumda üretim, insanların gereksinimlerinin ve yeteneklerinin bağımsız gelişimini baltalar; bu toplumda barış, ancak sürekli savaş tehdidiyle ayakta durabilir" Herbert Marcuse
Reklam
Üretici güçlerin tüm fetişizmine karşı, bireylerin nesnel koşullar tarafından sürekli köleleştirilmesine karşı, sanat tüm devrimlerin en son hedeflerini temsil eder; bireyin özgürlük ve mutluluğu.
En güzel tablolar, en iniş çıkışlı tonlar yeniden kümelenir, çözünürler. Yalnızca bir şey kalır: sonsuz bir güzellik, ki bir biçimden bir başkasına geçer.
Bir sanat yapıtının dünyası sözcüğün olağan anlamında “olgu-dışı”dır. Bu bir kurgusal olgusallıktır. Ama yerleşik olgusallıktan daha az olduğu için değil, tersine nitel olarak “başka” olduğu gibi daha çok olduğu içinde “olgu-dışı”dır. "Yanılsama dünyası”nda şeyler oldukları gibi ve olabilecekleri gibi görünürler.
Sanat dünyayı değiştiremez, ama dünyayı değiştirebilecek erkeklerin ve kadınların bilinç ve itkilerini değiştirmeye katkıda bulunabilir.
Reklam
Sömürülen sınıflar, “halk” varolan güçlere ne denli yenik düşerse, sanat “halk”tan o denli yabancı­laşacaktır.
Eğer ne olursa olsun anamalcı toplumda sanat için bir kitle tabanından söz etmek anlamlıysa, bu yalnızca pop sanata ve best seller listelerine göndermede bulunacaktır.
Sartre'ın Varoluşçuluğu* (Çev. Soner Soysal)
Kartezyen dünya, kendi rasyonelliği sayesinde bir arada tutulmasına karşın, aldatmayan Tanrı'yı hoş gördü; şimdiyse, dünya tam da özünde Tanrı'sızdır ve herhangi bir transendental sığınağa hiç yer bırakmaz. * Marcuse'nin İngilizce olarak yazdığı bu makale, ilk olarak, Sartre'ın Philosophy and Phenomenological Research dergisinde yayımlanmıştır (Herbert Marcuse, 'Existentialism: Remarks on Jean-Paul Sartre's L'Etre et le Néant', Philosophy and Phenomenological Research, Cilt VIII, Sayı 3, 1948, s. 309-36). Daha sonra, makalenin sonundaki 'Ek' bölümüyle birlikte, Studies in Critical Philosophy isimli kitapta 'Sartre's Existentialism' başlığıyla yayımlanmıştır (Herbert marcuse, 'Sartre's Existentialism', Studies in Critical Philosophy, İng Çev. Joris de Bres, Beacon Press, boston, 1973, s. 157-90). Makale daha sonra Modern Critical Thought (Herbert Marcuse, Sartre's Existentialism', Modern Critical Thought, ed. Drew Milne, Blacjwell Publishing, Oxford, 2003, s. 107-26) ve The Essential Marcuse (Herbert Marcuse, 'Sarre's Existentialism', The Essential marcuse, ed. Andrew Feenberg ve William Leiss, Beacon Press, Boston, 2007, s. 128-58) isimli kitapta tekrar yayımlanmıştır. (ç.n.)
Herbert MarcuseKitabı okudu
Özellikle, imgelemde, insanlığın kaderini belirleyen davranışları ve işleri simgeleyen «kültür kahramanları» üzerinde duracağız. Bu durumda, işin başında, üstün gelen «kültür kahramanlarının», kültürü, sürekli acı pahasına yaratan, düzenbaz ve tanrılara karşı (acı çeken) isyancı olduğu gerçeği ile karşı karşıya geliriz. Bu kahraman, üreticiliği, yaşama egemen olma yolundaki sonu gelmez çabayı simgeler. Ancak, üretimciliğinde, Lütûf ve lanet, gelişim ve acı çözülmez biçimde birbirlerine girift olmuşlardır. Prometheus, edim ilkesinin ilk örneği olan kahramandır. Ve Prometheus’un dünyasında, cinsiyet ve haz demek olan, kadın öge Pandora, bir lânet, bir belâ, yıkıcı ve bozucu olarak görünür. «Kadınlar neden böylesine belâdırlar?» (Hesiod’da Prometheus’la ilgili) bölümün sonundaki cinsiyetin suçlanışı, herşeyden önce, kadınların ekonomik açıdan üretimci olmayışlarını, bir işe yaramayışlarını, yoksul bir adamın bütçesindeki lükse ayrılan harcamalar demek olduklarını belirtir. Kadının güzelliği ve vaad ettiği mutluluk, uygarlığın çalışma dünyasında, öldürücüdür
Freud’un düşünüşüne göre Musa’nın öldürülmesi ile başlayan Yahudilik tarihinde, babanın öldürülüşünün, bunun «yeniden ortaya çıkışınm» ve kefaretinin izleri vardır.
521 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.