1914 Çanakkale cephesine doğru... Ben neferle birlikte yaya olarak sahil boyunu takip eden dolambaçlı yoldan ilerlemeye başladık. Bir yarım saatlik yürüyüşten sonra sık bir ormanlığa girdik. Orman bütün varlığıyla inliyor, bu iniltiler kalbimde latif bir korku doğuruyordu. Rüzgarın haşyet uyandıran feryadlarından oluşan sesler heybetli bir ahenk teşkil ediyordu. Bu azim ormanın içinde, bu müthiş fırtınanın karşısında korktum, titredim. Lâkin kalbim garip bir lezzetle doluydu. Rüzgar o derece şiddetli esiyordu ki yeryüzünü bir yokluk boşluğuna sürüklüyor gibi hissediliyordu. Ormandan o derece korkunç inlemeler çıkıyordu ki dünyanın sonu geldiğine hüküm veriliyordu. Lâkin hayalim bu dehşet verici manzarada garip bir letâfet, bu cehennemi gürültüde bir nûrâniyet, bu ürkütücü seslerde ruhânî bir nameler silsilesi hissediyordu. Ağaçları kırıp geçiren öfkeli rüzgarın haşin seslerindeki heybet hiçbir kelime ile ifade edilemez. Fırtına bir müddet kendine has korkutucu nakaratıyla inledikten sonra yaptığı hücumlardan yorgun düşerek bulutlar telaşlı bir hareketle sağa sola dağıldı ve nihayet bulutlar süpürülmüş, ufkun ötesine atılmış gibi alışılageldiği üzere hava sükûnet buldu. Güneş batı ufuklarına yaklaştı.Gurup mahallinde evvela bir sarılık peyda oldu. Güneş o tarafa doğru çekilerek battıkça, kırmızılaşarak en sonra menekşe rengini aldı. Artık her şey sakin ve dingin, her şey yerinde kalakalmış, kararsız duruyordu.
Hüseyin Rahmi aynı zamanda muhteşem bir gözlemci
Hükümetler kendi büyük adamlarını halka heybetli göstermek için onların yalnız saç ve sakalıyla yetinmez. Çünkü sokakta, ak olsun siyah olsun, saçlı sakallı adam çoktur. Halkın gözleri, bunları çok görmekle artık doy- muştur. Hem saçın, sakalın mutlaka erdem ve vatanseverlik belirtisi olamadığını da halk tecrübeyle öğrenmiştir. Bunun üzerine hükümetler, özel görevlilerini sırmalayıp telleyerek, yaldızlayıp süsleyerek, heybetli bir şekle sokarak ortaya çıkarmak mecburiyetindedir. Saç ve sakaldan, sahibinin ilim ve anlayışına pek inanamayan ahalinin bu sırmaları, pırlantaları görünce hayretten ağzı sulanıyor, gözleri kamaşıyor, o parıltıların ve mücevherlerin sahiplerini büyük adam tanımak zorunluluğu artık ortaya çıkıyor. Böyle bir millet İngiliz olsun, Alman olsun, Fransız olsun henüz çocukluk halinde demektir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Çimenlikte otlayan bir kaz yanında otlayan at yüzünden küçük düştüğünü düşündü; tıslayarak ata hitaben şunları söyledi: "Ben kesinlikle senden daha soylu ve mükemmel bir hayvanım, çünkü senin bütün yeteneğin tek bir şeyle sınırlı. Ben karada senin gibi yürüyebilirim; üstelik kanatlarım var, uçabilirim; üstüne üstlük istediğim zaman göllerde yüzebilir ve serin sularda kendimi ferahlatabilirim. Kuş, balık ve dört ayaklı memelilerin farklı güçlerinin tadını çıkarıyorum." At biraz küçümsercesine kişneyerek cevap verdi. "Üç özelliğe sahip olduğun doğru, ama hiçbirinde pek fazla kendini gösteremiyorsun. Gerçekten uçabiliyorsun, fakat uçuşun o kadar ağır ve sakar ki, kendini bir tarla kuşu veya kırlangıçla aynı kefeye koymana hakkın yok. Suyun yüzeyinde yüzebiliyorsun, ama balıklar gibi suda yaşayamazsın; orada yiyeceğini bulamazsın ve derinde yüzemezsin. Geniş ayakların ve uzun boynunla, yanından geçenlere tıslayarak yürüdüğün ya da daha çok paytak paytak sağa sola salandığın zaman seni gören herkesin seninle alay etmesine neden oluyorsun. Yalnızca karada dolaşacak şekilde yaratıldığımı itiraf ediyorum; ama ben ne kadar zarifim! Uzuvlarımın kıvrımları ne kadar güzel! Bütün bedenim ne kadar heybetli! Hızım ne kadar şaşırtıcı! Birçok özelliğe sahip bir kaz olacağıma tek bir özellikle sınırlı olup bununla hayran olunmayı tercih ederim."
Atatürk
Atatürk öğretti harfi yazıyı Kalemim defterim elim Atatürk Tarih yazar gelip geçen maziyi Kutbum asrım ayım yılım Atatürk İşgalciler ona boyun eğmiştir O öndere tekmil millet uymuştur İçerde dışarda barış demiştir
Sayfa 184 - Akçağ Yayınları - 1. Baskı I Ankara 2006Kitabı okudu
Aksak Temir Bek yalnız büyük Türk şairi Abdülhak Hâmid tarafından başka bir görüşle mütalâa edilmiş ve kendisine hak verilmiştir. Hâmid'in «Kambur» adı altında birleştirdiği beş piyesi vardır: îlhan, Tarhan, Tayıflar Geçidi, Ruhlar, Arzîler. İlk ikisi dünyada üçüncü ve dördüncüsü uhreviyet âleminde, sonuncusu gene dünyada geçen ve birbirinin
'Geçici düzen sabun köpüğü gibi uçup gider,' parlak, heybetli uygarlığımız da işte öyle uçup gitti.
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.