Remember that and with start to change ur habits and recreate ur life
Herkes talihini, biçim vereceği bir hammaddeyi elinde tutan bir heykeltıraş gibi kendi elinde tutar... Everyone holds his fortune in his own hands, like a sculptor holding raw material to shape...
Sayfa 57 - Pegasus Yayınları 1.BaskıKitabı okuyor
... her hatıra, tıpkı dahi bir heykeltıraş gibi, o taşocağından sayısız heykel çıkarır.
Reklam
Bugüne kadar hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante bana bu nihai ümitsizliği, yeryüzünün bu nihai sefaletini, yağmura teslim olup kendini tek bir hareketle bile koruyamayacak kadar kayıtsız ve yorgun duran bu canlı insan kadar etkileyici hissettirmemişti.
Duygularının her birini hareket ve mimiklerle görünür kılma özelliğinin bu insana büyülü bir şekilde bahşedildiğini size daha önce de söyledim; ama hiçbir şey, yeryüzünde hiçbir şey çaresizliği, kendinden ümidi kesmişliği, daha hayattayken ölmüş olmayı bu hareketsizlik, şakır şakır yağan yağmurun altında bu durgun ve duygusuz duruş, ayağa kalkamayacak kadar, korunacak bir dam altı bulmak için birkaç adım atamayacak kadar yorgun olmak, kendi varlığına karşı bu olağandışı ilgisizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemezdi. Hiçbir heykeltıraş hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, son ümitsizliğin jestlerini, kendini sağanak halinde yağan yağmura teslim etmiş, kendini korumak için parmağını bile oynatamayacak kadar kayıtsız ve yorgun olan bu yaşayan insan kadar güzel hissetmemi sağlayamazdı.
Bir heykeltıraş olan Kıbrıs prensi Pygmalion, ideal kadını temsil eden fildişinden bir heykel yapar ve ona Galatea adını verir. Galatea o kadar güzeldir ki, Pygmalion ona âşık olur ve Tanrıça Venüs'e ona hayat vermesi için yalvarır. Venüs onun isteğini kabul ederek Galatea'yı canlandırır. Pygmalion ile insan olan heykeli mutlu bir aşk yaşarlar.
Bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman ille de kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan bir güç gerekmez; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltıraş isteğini tahrik eder. Biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun o küçücük cüssesiyle çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat bir hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, bir insanın kaderi de ancak her şey gözle görülür hale geldiğinde ve olaylar başladığında kendini belli eder.
Reklam
Babil'den heykeltıraş getirtmek, o çağdaki uluslararası sanatçılara verilen değeri göstermesi bakımından çok önemli.
Sayfa 147Kitabı okudu
"Ne yaptığımı bile bilmiyorum, ama kendimi de durduramıyorum. Önüne geleni oyan kör bir heykeltıraş gibiyim."
Sayfa 177Kitabı okudu
Ve bir ömür hayatımızın yönünü belirler farkına varmasakda
Çocukluk anıları böyleydi işte, bir heykeltıraş gibi, kişiliğimizi şekillendirirken hiç unutulmayan izler bırakıyordu.
Sayfa 164 - Elma yayınlarıKitabı okudu
Hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, son ümitsizliğin jestlerini, kendini sağanak halinde yağan yağmura teslim etmiş, kendini korumak için parmağını bile oynatamayacak kadar kayıtsız ve yorgun olan bu yaşayan insan kadar güzel hissetmemi sağlayamazdı. Beni harekete geçiren bu oldu, başka türlü davranmam mümkün olamazdı.
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ünlü bir heykeltıraş güzel bir kadına aşkını ilan etmiştir. Fakat reddedilen heykeltıraş bunun sebebini saçlarının beyaz oluşuna bağlayarak gidip onları siyaha boyatır. Ertesi gün tekrar aşkını ilan etmek için güzel kadının karşısına çıktığında hiç beklemediği bir cevap alır: "Budala! Sen de baban gibi kovulmaya geldin galiba!"
Elma YayıneviKitabı okudu
Hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, nihai çaresizliği, dünyadaki nihai sefaleti, yağmurda sırılsıklam olan, tek bir hare- ketle kendini korumaya alamayan, gayretsiz, yorgun görünen bu canlı insan kadar çarpıcı bir şekilde hissettiremezdi.
AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR...
❝ Bugüne kadar hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante bana bu nihai ümitsizliği, yeryüzünün bu nihai sefaletini, yağmura teslim olup kendini tek bir hareketle bile koruyamayacak kadar kayıtsız ve yorgun duran bu canlı insan kadar etkileyici hissettirmemişti. ❞
Phidias ve Yunan Heykelciliği
MÖ 430'de eşsiz Yunan heykeltıraş Phidias (MÖ 490-430) Olympia'daki Zeus Tapınağı'nda bulunan 13 metrelik tanrıların kralı Zeus heykelini yaptı. Antik Dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri ilan edilen Yunan baştanrısının bu temsilde altından kıyafetleri ve fildişinden teni vardı. Tanrı tahtında oturmuş, bir elinde asa, diğerinde ise zafer tanrıçası Nike'nin resmini tutuyordu. Phidias, çağdaşları Polykleitos ve Miron'la Yunan heykelciliğinin klasik dönemini başlattı. Gerçekçi ve doğal pozlardaki atletler ile tanrıların zarif ve duyulara hitap eden heykelleri ile karakterize edilen bu dönem MÖ dördüncü yüzyıl sonlarında Lysippos ve Praksiteles'in eserlerine kadar devam etti.
Sayfa 170 - Kronik KitapKitabı okudu
“Sanıyorlar ki,” dedi Wilde, “bütün düşünceler çıplak doğar... Benim ancak masallarla düşünebildiğimi anlamıyorlar. Heykeltıraş düşüncesini mermere aktarmaya çalışmaz; doğrudan mermerle düşünür.
Can YayınlarıKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.