Ben Hiç Kimseyim! Ya siz kimsiniz? Siz - de mi - Hiç Kimsesiniz? Demek bir çift var bizden! Söylemeyin! duyururlar - bilirsiniz! Nasıl da sıkıcıdır - Birisi - olmak! Nasıl da göz önünde - tıpkı bir Kurbağa - Adını söylemek - Haziran boyu - Hayran bir Bataklığa!
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Karanlık
Ruhum karanlık Kalmadı hiç ışık Yazık o insanlara Çok yazık Fay hattı kırık Depreme alışık Ağladık sızladık Belki de unuttuk Ölenlere el salladık Ruhum karanlık Kalmadı hiç ışık .
Reklam
Yine bir süre sustuktan sonra tuhaf biri olduğumu, beni hiç şüphesiz bu yüzden sevdiğini ama belki de günün birinde, yine aynı sebepten ötürü benden nefret edeceğini mırıldandı.
Yaşamda adaleti aramak için koşullanmışız ve bulamadığımızda, öfke, endişe ve hayal kırıklığı hissetmeye eğilimliyiz.Adalet var olmamıştır. Hiç olmadı ve hiç de olmayacak. Dünya bu şekilde yaratılmadı. Kuşlar solucanları yer. Bu solucanlar için adil değil. Dünyada adalet olmadığının farkına varmak için doğaya bakmanız yeterli. Kasırgalar, gelgitler, seller, kuraklık hepsi haksızlık.
...çoğunluk, duygu ve arzularını sansürlemeye, toplu sansüre, uygarlığa boyun eğerken, hiç olmazsa başka hiç kimsenin de kendi kafasına göre tatmin, huzur ve mutluluk aramaya hakkı olmadığını hissetmek isterler. Dolayısıyla birinin başkaldırma cesareti gösterdiğini, hayattaki yalnızlığa karşı kendi ilacını geliştirdiğini öğrenir öğrenmez öfkeye kapılır, toplanıp gizli ceza mahkemeleri kurar ve hükmü dedikodu şeklinde verirler.
Sayfa 190
Yükseklerin senin kendi dağındır; sana, yalnızca sana aittir. Orada birey olursun ve sadece senin olan hayatı yaşarsın. Kendi hayatını yaşadığında hep sürüp giden ve hiç bitmeyen ortak yaşamı, tarihin yaşamını ve insan ırkının ürünlerini ve elden çıkarılamaz ve hep olan engellerini yaşamazsın. Orada oluşun değil, varlığın sonsuzluğunu yaşarsın. Oluş yükseklere aittir ve acı doludur. Hiç var olmazsan nasıl dönüşebilirsin? O halde en dibe gereksinimin var, çünkü varsın. O halde yükseklerine de gereksinimin var, çünkü orada oluştasındır.
Reklam
Sonra karşılık beklemeden gözleriyle beni tartarak, 'Ne diyebilirsin sanki?'' dedi. ''Anladığıma göre zatıaliniz aç kalmadı hiç, adam öldürmedi, çalmadı, suç işlemedi...Öyleyse dünyayı nasıl anlarsın sen?'' Ve açık bir hor görüyle mırıldandı: ''Olgunlaşmamış bir beyin, gün görmemiş bir ten...'' (Zorba) İş görmemiş ellerim, solgun benzim ve gün görmemiş hayatımdan dolayı ben de utandım. (Patron)
Sayfa 37 - Can YayıneviKitabı okuyacak
Hiç kimseye haksızlık etmediğimden emin olduğuma göre, kendime de haksızlık edemem.
Kıyafetler de ilgisini çekerdi Maud Martha 'nın; özellikle de kadınların çaput giyercesine özensizce üzerlerine geçirdikleri, fiyatları hiç de basit olmayan basit kıyafetler çok hoşuna giderdi.
Yabancıların dikkate değer özelliği büyük oranda bildik olmalarıdır; bir kişiyi yabancı olarak kabul etmek için, öncelikle onun hakkında hiç olmazsa birkaç şey bilmem gerekir. Her şeyden önce, onların tekrar tekrar, davetsiz olarak benim görüş alanıma girmeleri lazımdır: Öyle ki ben onları yakın çevremde görmeliyim; istesem de istemesem de onlar kesinlikle benim yaşadığım ve ayrılmadığım, ayrılma işaretleri de göstermediğim dünyada yaşarlar. Böyle olmasalardı, yabancı değil, olsa olsa "hiç kimse" olurlardı. Hiç kimse dediklerim, çoğu kere belli belirsiz, dikkatimi çekmeden ve dağıtmadan, günlük hayatımın baktığım ama görmediğim arka planında hareket eden, bir yüzü, çehresi olmayan ve biri diğerinin yerine geçebilen çok sayıda oluşum arasında kaybolurlar. Onları duyarım ama ne söylediklerini dinlemem. Yabancılar ise tersine gördüğüm ve dinlediğim insanlardır. Tam da onların mevcudiyetine dikkat ettiğim, onların mevcudiyetini görmemezlik edemediğim ve basitçe dikkatimi vermeyi reddederek bu mevcudiyeti ilgisiz kılamadığım için, onları anlamlandırmakta güçlük çekerim. Onlar âdeta ne yakın ne de uzaktırlar. Ne "biz"im bir parçamızdırlar ne de "onlar"ın bir parçası. Ne düşman ne de dostturlar. Bu nedenle şaşkınlık ve endişe yaratırlar. Onlarla tam olarak ne yapacağımı, onlardan ne bekleyeceğimi, onlara nasıl davranacağımı bilemem.
Reklam
"Belki biraz genç olsaydım bu tehlikeyi göze alırdım. Koşullar hiç de fena değildi. Tehlike de küçük sayılırdı. Biliyor musun, bana çok tuhaf geliyor. İnsan yaşlandıkça kaybedeceği şeyler azalıyor ama yine de insan gitgide daha tutucu oluyor."
Sayfa 119 - Altın Kitaplar, 2017
Böylece hayat geçti. O kadar hızlı geçti ki hissetmedim bile.. Hayat, bedenimde de hiç durmadan ilerliyordu.
güneşe filan benzemez benim sevdiğimin gözleri; dudaklarının rengi hiç kalır mercan kızılı yanında; kar beyazsa eğer, boz renk olmalı onun göğüsleri; tel tel denirse saçlara, kara teller biter başında. nice güller gördüm ben, pembeli, allı beyazlı; ama onun yanaklarında eser yok bence bunlardan. bildiğim kokuların çoğu herhalde daha hoş olmalı, sevdiğime yaklaştığımda, yüzüme vuran soluğundan. bayılırım dinlemeye o konuşurken ama, bilirim, çok daha güzel gelir aslında müziğin sesi kulağa. doğrusu tanrıçalar nasıl yürür, görmüş değilim; ama sevdiğim yürürken basbayağı basıyor toprağa. yine de, tanrı hakkı için, çok güzel o, bana kalırsa, olmayacak yakıştırmalarla donanan kadınlara kıyasla.
"Ayrıca ölüm gerçekten de o kadar korkunç bir şey mi? Şimdi size çok korkunç geliyor çünkü daha çok gençsiniz ama onun sizden çok daha güzel bir yerde olmadığını nereden biliyorsunuz? Ya da ölüm başka bir yere gidilen bir yolculuksa eğer, onu bir daha hiç görmeyeceğinizi nereden bileceksiniz?" Önündeki büyük kitabı açtı ve kaldığı yeri aramaya koyuldu. "Hakkında hiçbir şey bilmediğiniz şeylerden korkmanın kimseye faydası yok," dedi. "Karanlıktan korkan çocuklar gibisiniz."
Sayfa 562 - Pegasus
Bir toplantıda Eflatun’a sorarlar:
“İnsanlarda gözlemlediğiniz ve sizi en çok şaşırtan davranışlar nelerdir?” Eflatun cevabını şöyle sıralar: “Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler, sonra çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, ardından sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bugünü unuturlar, dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Böylece hiç ölmeyecek gibi yaşarlar, ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.