Caraval, tamamen gerçek dünyadan uzak bir yerde geçen iki kız kardeşin maceralarını anlatıyor. Kız kardeşlerden ana karakter olan Scarlet, her şeyi doğru yapmalıyım ve daha önce hiç görmediğim nişanlımla evlenene kadar namusumu korumalıyım diyerek kitabın sonuna kadar sıkça sinir krizi geçirten kararlar alan ve en basit ve alakasız olayda bile bir anda konuyu 'Hayır, bu çok uygunsuz, benim nişanlım var!'a çeken ama işin sonunda doğru olduğuna inandığı şeye çabalayan iyi bir kız. Kız kardeşi Tella ise tam tersine, coşkulu ve fevri olan, her sahne aldığında önce beddua edilesi ama ardından yaptıklarının esas amacını öğrendiğinizde 'Vay be, şu zekaya bakar mısınız? Keşke benim de böyle bir kız kardeşim olsaydı.' dedirtecek bir karakter. Her şey Scarlet'in Usta Legend'a yazdığı mektuplara yıllar sonra cevap alması ve oyununa davet edilmesiyle başlıyor.
Bütün hikaye boyunca sihirlerin yanılsamalarını ve her şeyin Oyun olduğunu vurguladıkları halde sihir hissinin içine çekilmeyi çok sevsem de sonda yazarın her şey oyun mu olsun, sihir gerçek olsun mu derken kendisinin de ne istediğine kararsız kaldığını ve biraz işleri karıştırdığını düşündüm. Bu da kitabın devamını; ikinci ve üçüncüsünü satın alıp seriye devam etmek yerine son kısmını kafamda yeniden şekillendirip kendimce bitirmeye yol açtı. Yine de güzel bir kitaptı, okunmaya değer.