anlatılanlar hiç de yabancı gelmedi.
Sonraları devlet hazinesinden önemli bir paranın, Sultan' a devletinin devamı için dua eden yüzlerce du'a-guyan takımına ayrılmasının, aslında, halkın hükümdara bağlılığını sağlama amacına hizmet ettiği açıktır. Belirtmek gerekir ki, bu du'a-'guyan ve cami hatipleri arasında bir çok tarikat şeyhi bulunmaktadır. Hükümdarı destekleyen, para ve vakıf kabul eden bunun gibi işbirlikçi (conformist) şeyh ve dervişlere karşı Otman Baba, ateş püskürür: "Bu meşayih deyü bilinenler evliyayüz deyüb halka yalan yanlış çürük ma'rifet satarlar ve dünyalar cem' edüb irşad ve mürfd bizimdir diyüb şermsar-i Hakk olurlar" Baba'nın ikiyüzlü yalancılar olarak suçladığı böyleleri arasında ulema, sufiler, danişmendler ve vakıf ve zaviye yöneten meşayih sayılmıştır. Bu yüzden, ulema, kadılar ve medrese öğrencisi danişmendler Otman Baba ve abdallarının baş düşmanıdırlar ve onlara karşı hükümet sorumlularından en sert önlemlerin alınmasını isterler.
Sayfa 150Kitabı okudu
Meczup (İnşirah)
“Merhaba.” “Merhaba efendim.” “Konak Meydanı’na lütfen.” “Derhal efendim, yüzünüz hiç yabancı gelmedi.” “Mümkündür, insanlar birbirine benzer, belki de dokunmuşumdur hayatınızın bir kesitine.” “Ne güzel söyledin be ablam!” “Oysa ne güzel sustum yıllarca” dedi kısık bir ses tonuyla.
Reklam
"Merhaba." "Merhaba efendim." "Konak Meydanı'na lütfen." "Derhal efendim, yüzünüz hiç yabancı gelmedi." "Mümkündür, insanlar birbirine benzer, belki de dokunmuşumdur hayatınızın bir kesitine." "Ne güzel söyledin be ablam!" "Oysa ne güzel sustum yıllarca" dedi kısık bir ses tonuyla.
Atsız ile nasıl tanıştım?
Pek çok kimse gibi ben de, Nihal Atsız adını ilk defa 1944 yılının Mayıs ayında duydum. Ancak o yılın o ayında ben hem mesleki hayatım, hem özel hayatım bakımından çok meşgul bir insandım. Gazetelerin ancak manşetlerine göz atabiliyordum. Bu manşetlerde o sırada sık sık Sabahattin Ali ile Nihal Atsız adları geçiyordu. Bu iki insan arasındaki
A.T: Hiç yabancı gelmedi bu tavırlar. Mesela Sovyetler Birliği nde de aynı şey yapılmış. Sovyetler döneminde Beyaz Liste diye bir liste var, oraya girmezsen kitabını kimse basmıyor. Sonuçta faşizm, sosyalizm, komünizm gibi toplumsal düzen iddiasında bulunan her yapı, sanatı da bu düzen içerisinde zapturapt altına almak, araçsallaştırmak ister. Ama bütün tarih araçsallaştıramayacağını göstermiştir. Araçsallaştığı an sanat olmaktan çıkar. Hitler bir sürü kitabı yaktırdı, bir sürü kitabı yazdırdı. Yazdırdığı kitapların hiçbiri yok ama yaktırdığı kitaplar bütün dünyanın kütüphanelerinde var.
Sayfa 39 - CanKitabı okudu
Büyük kentlerde oturanlar, temiz hava, kum ve deniz uğruna, Ege ve Akdeniz kıyılarına dadandılar ama, Anadolu'nun başka yerlerinde gezmek hiç akıllarına gelmedi. Oysa yabancı turistler oralara da akın ediyordu. Eskiden, bizlerden kaç kişi Göreme'ye gitti; kaçı İshak Paşa Sarayı'nı, Sümela Manastırı'nı, ya da Hoşap Kalesi'ni gördü; kaçı Nemrut Dağı'na tırmandı; kaçı Eğridir Gölü'nün ya da Van Gölü'nün sularında yüzdü bilemem. Ancak son yıllarda Türk turistlerin bir kısmı, gezilerini Ege ve Akdeniz kıyılarıyla sınırlı tutmamaya, memleketlerinin başka bölgelerinde de gezmeye başladılar.
Reklam
Hiç yabancı gelmedi nedense :D
Birlikten kuvvet doğar ama birliği korkuya mahkûm etmek, hep birlikte çürümeye de yol açar. Korku yüzünden tavizler verilir. Korku duygusu, birliği/toplumu kemire kemire küçültür, güçsüz düşürür. Korktuğun şey, tahminindeki kadar korkunç olmayabilir, razı olduğun mahkumiyet belki de korktuğun şeyden daha korkunçtur.
Bütün hayatımı birlikte geçirdiğim ve beni gerçekten seven bu insana hiçbir şey anlatamamak ne kötü. Ondan farklı gelişmeye ne zaman başladım? Bu ayrılık nasıl doğdu? Hiç anlamıyorum. Bir gün baktım iki yabancı olarak yaşıyoruz aynı evde. Aslında kimseye bahsetmedim kendimden, istemiyorum da. Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım…
Nedense hiç yabancı gelmedi !
Öte yandan, yaşadığımız dünyanın sorunlarına en iyi çözüm bulacak insanların Bill Gates, Richard Branson, Mark Zuckerberg, Oprah Winfrey, Jeff Bezos ve Elon Musk gibi milyarder girişimciler ve "başarı özneleri” olduğuna inanan, bu insanları "düşünce önderleri" olarak kabul eden ve Hillary Clinton'a oy veren liberal muhaliflerin; kendisi zengin olmayı başardığı için ABD'yi ve ona oy veren insanları zengin edeceğine, kaybettikleri işlerini, gelirlerini, yaşam standartlarını ve gururlarını onlara geri vereceğine inanan cumhuriyetçi Trump destekçilerinden pek de farkları yoktur. Birbirlerinden hiç hoşlanmayan toplumun bu iki "farklı" kesiminin ortak noktaları çok fazladır. Sadece "başarı" tanımları değil, kaybettikleri ve sahip olmayı arzuladıkları şeyler de benzer olan bu insanlar, aslında gerçek anlamda siyasi taraflar değil, ekonomik rakiplerdir.
107 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.