Kafamın içinde o kadar çok düşünce var ki, benlik hangi kanalda yol alacağından hep bir şüphe halinde, en sonunda kala kalıp hiç bir yöne akamayan bir duruş halinde seyrim. Oysa ne çok yakışırdı bir şekilde bir kanala dalıp duru bir halde yol alırken yıkamak ruhumu. Dinlenmek üzere yol alırken yorulmak, yorulurken yoğrulmak... İnanmadan önce bir şeye; neden inandığını bilmek, bilip şüphelerinden arınır iken, yeni şeylerden şüphe edecek kadar cesaretli olmak ve cesaret sahibi olmadan önce bilgeliği ucundan kıyısından yakalamak, gökyüzüne doğru bakarken yıldızlara yolculuk etmenin hiçte olumsuz birşey olmadığını düşünen bir çocuğun düşünü yaşayan umudu içerisinde. Bir takım dogma ve izmler halinde duruşlar dan kurtulmak için çileler çekebilecek sabrı zihninde bütünleştirmek. Kimi zaman hiç farkında olmadığın kinini sorgulamak, kimi zaman sisli bir perdenin ardında bekleyen, takip eden ön yargıları bir kılıç darbesiyle ortadan ikiye yarmak. Bazen sinsi korkulardan sabah uyandığında sıyrılmış olmak. Tüm kibir tadı yayan irin, leş kokulu şeyleri sıyırıp atmak her nerdeyse bilerek. Bilmek, bilmek, bilmek... bilirken biriken hiçliğin farkına varmak, ve bulmak, bulduğunu anlamak, hayat endişesi olmadan mümkün olan her yola revan olmak, yolculuk sırasında uğramak kendine, kendine kendini sormak....(hrn)
İçimde ölümle hiçliğin acı tadı var, beni amansız bir zehir gibi kavuruyor. Öyle üzgünüm ki, bütün dünya gözümde bütün çekiciliğini yitirmiş gibi.
Sayfa 83 - Jaguar YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ölüm, düşünce için gerekli ve imkânsız bir nesnedir. Gerekli, çünkü bütün hayatımız onun izini taşıyor, hiçliğin gölgesi gibi (eğer ölmeseydik, şüphesiz her anın ayrı bir tadı, farklı bir ışığı olacaktı), bizim için her şeyden bir kaçış noktası gibi.
Sayfa 47 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı yarım bıraktı
Ne söylersen onu yapıyorum elimde değil verdiğin güle dokunmamak Gözlerin neredeyse bedenim orada oluşuyor yeniden Rüzgarların eğilip kulağıma fısıldadıkları oluyor söylediklerin Dilim tutuluyor sanki buruk bir yemiş tatmışçasına Sesiz bir başına yokolarak yeniden yaşıyorum yanında Hiçliğin tadına bakıyorum Varlığını biraz biraz duydukça Bedenim bedenine kapanıyor yavaşça Sırtında büyük sırmalı bir harmaniyle karşılıyorsun beni Bir bulut gelir hani kanatları yağmur rengidir Uzun yol yorgunudur sonra başka türlü Bir yüzdür gökyüzü Onu yaşıyorum yanında Kış sabahının açmış tüm çiçekleri elinde Elimde değil senin yanında ırmakların sesini dinlememek Birden bire allak bullak oluyorum gelişinle Kollarımdan uç veren zeytin dalları İpek bir sedire yatırıyorum duygularımı Seni ey yağmur kaçkını Sabah yeli tadı Sen güneşin ışık damlası ayışığı dansı Sen geceyarısı beyazı Kasırgada deniz denli tutkunu olduğum sen Yemişlerin zehir tadı Evrenim tuzum dağyelim Yaşamım Ve yanıbaşımda soluk alıp veren deniz gibi sen.
Hiçlik makamı
hiç bir şey başaramayınca hiçliğin tadını çıkarıyoruz tadı aynı su ve yulaf mırçı gibi oh oh ne güzel ne güzel deyip duruyoruz.
Hiçliğin Tadı/Charles Baudelaire
Ey hüzünlü ruhum. İhtiyar budala. Kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı, Umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın. Ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta İşe yaramaz beygir Uzan olduğun yere dayanmasını bil. Sönmeyen yanı var mı dünyanın...
Reklam
Geri111
117 öğeden 111 ile 117 arasındakiler gösteriliyor.