Suyuti, Kadı Iyad'dan şunu nakleder: "Maliki alimlerinden Ebu Muhammed el-Kayravani el-Keyzani'ye, Mısır yöneticileri tarafından kendi davetlerine uymaya zorlanan, aksi halde öldürüleceği belirtilen kişinin durumu hakkında soruldu. Bunun üzerine şöyle cevap verdi: "Öldürülmeyi tercih eder, bu konuda kimse mazur olmaz. Durumları bilinmeden önce onların davetini kabul edenler oldu. Ancak durumları belli olduktan sonra bundan kaçınmak vacip olmuştur. Onların yanında ikamet ederek korkusundan dolayı onların davetini kabul etmesi sebebi ile kimse mazur sayılmaz. Çünkü şeriatın iptal edildiği yerde ikamet etmek caiz değildir. Fakihler, bu gibi yerlerde ikamet et- menin Müslümanlara dinlerini öğretmek ve İslam'dan çıkmalarını engellemek şartı ile olabileceğini belirtmişlerdir." Bu söylenenlere Allahu Teala'nın şu ayeti de delalet etmektedir: "Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: 'Ne iş üzere idiniz' dediler. Bunlar: 'Biz yeryüzünde mustaz'af konumundaydık' diye cevap verdiler. Melekler de: 'Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya' dediler. İşte onların barınağı cehennemdir. Orası ne kötü bir gidiş (yeri)dir."
Sayfa 55 - İlmi eserlerKitabı okuyor
Halbuki, sonradan meydana gelen çoğu muteber güvenilir kitaplarda, Yaratılış Senesi, Hicret Tarihi'nden 5585 yıl önce sayılıp, bu itibari bir iş olduğundan, tarihlerin ihtilafı engelinden sakınmak için işbu risalede son yol tercih edilerek, zikrolunduğu üzere Yaratılış'tan Hicret'e 5585 güneş yılı hesap olunmuştur ve Nebevi saadet asrından sonra ay yılı hesabına dönülmesi münasip görülmüştür.
Reklam
İki şey arasında tercih yaparken hangisi Allah Teâlâ'nın daha çok hoşnut olduğu şey ise onu tercih eder...Bu ölene kadar sürmelidir...
Mustafa Kemal meclisi açarken yaptığı konuşmada özel olarak şapkadan söz etmedi ama 25 Kasım’da çıkan yasada tanım biraz daha genişletilmişti, “Türk halkının genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın sürdürülmesini hükümet yasaklar.” Sakallı Nurettin Paşa, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürünce, milletvekilleri onu halk
Sayfa 504Kitabı okudu
Türk, İslâm aleminin beyi ve han'ı olmakta gecikmedi!
Türklerin İslâm alemine girmesinden, yani III. Hicret asrından itibaren, Şark meselesinin İslâmiyet bakımından en mühim unsuru Türkler olmuştur. Şark meselesinde İslâm'ın müdafi vazifesini Türkler deruhte etmişlerdir. Denilebilir ki, III. asırdan başlamak üzere, Şark meselesi, bir Türk-Hristiyan mücadelesidir. Filvaki, Rum kayzerliği (Bizans) aleyhine harbe giden halifelerin ordularının kumandan ve efradından ekserisi Türk cengaverleri idi. Çok eski ve köhne bir medeniyetin sahibi olan İranlılar, cenk ve kavgadan uzaklaşarak fikrî hareketler ve ticaretle meşgul oluyorlardı. Sâmi ırktan olan Araplar ise, beklenmeyen ilk genişlemeleri ile kazandıkları servet ve refahtan istifade etmeyi harp ve mücadeleye tercih ediyorlardı. Sanatı askerlik olan Türk'e gelince, o, muharebelerden ve kavgadan hiç bıkmıyordu. Askerliği sayesinde Türk, İslâm aleminin beyi ve han'ı olmakta gecikmedi.
İslam Tarihinde Kölelik
Kölelik, İslâm hukukunda hukukî ehliyeti tahdid eden hallerden biri olarak kabul edilmiştir. İslâm hukuku ilk defa kölenin insan olduğunu ve Allah huzurunda bütün insanların eşitliği prensibini getirmiştir. Dolayısıyla kölelere fena muamelede bulunmak yasaklanmış; efendiye kölesine kendi yediğinden yedirme, ayrıca elbise ve mesken ihtiyacını
Sayfa 381Kitabı okudu
Reklam
105 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.