Hepsi toplandığında Habeş kralı Necâşî onlara şöyle dedi: "Ne bizim dinimize, ne de çevre ülkelerden birinin dinine uymadığımıza göre, sizi kendi halkınizdan ayrılmaya zorlayan bu din nedir?" Ca'fer ona cevap verdi: "Ey kral! Biz cehâlet içinde yüzen, putlara tapan, Allaha adına kesilmemiş etleri yiyen, kötülük yapan ve güçlünün zayıfı ezdiği bir topluluktuk. Biz, Allah bize kendi aramızdan, soyunu bildiğimiz güvenilir bir elçi gönderene dek bu hal üzereydik. O bizi Allah'a çağırdı, O'nun birliğine inanmamız ve yalnızca ona ibadet etmemiz gerektiğini, bizim ve babalarımızın taptığı taş ve putlara tapmamamız gerektiğini öğretti. Bize doğru söylemeyi, verdiğimiz sözü tutmayı, akrabalık bağlarına ve komşu haklarına saygı göstermeyi, kötülüklerden ve kan dökmekten sakınmayı emretti. Biz bir tek Allah'a inanıyor, O'na ortak koşmuyoruz; O'nun yasakladıklarını haram, serbest bıraktıklarını helal kabul ediyoruz. Bu yüzden halkımız bize karşı çıktı ve bizi dinimizden döndürmeye, tek Allah'a ibadeti bırakıp putlara tapmaya zorladı. Sizi diğerlerine tercih edip, bu ülkeye sığınmamızın sebebi bu; sizin korumanız altında olmaktan memnunuz ve umuyoruz ki sizin yanınızda bize adaletsizlik yapılamaz".
KONUŞMALAR – I
Bütün dünya ile birlikte Türkiye de büyük ve düşündürücü bir değişiklik içindedir. Çünkü bu değişiklik daha çok olumsuz yönlere doğrudur.
Türkiye, çağdaş devlet olmaktan çıkmıştır.
Devlet tarifi nedir? Bir vatandaş teşkilatlanmış bağımsız bir millet, değil mi? Türkiye bu tarife uymuyor.
Bir kere bu vatandaki millet
“Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile (hicret eden yoksul kardeşlerini) onları kendilerine tercih ederler.
Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. “
İbni Abbas (Allah Onlardan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Ömer ibni Hattab (Allah Ondan razı olsun) Şam'a doğru yola çıktı. Serg denilen yere varınca o bölge valisi olan Ebu Ubeyde ibni Cerrah ile bazı askeri komutanlar Hz. Ömer'i karşıladılar ve Şam'da bulaşıcı hastalık veba hastalığının başgösterdiğini haber verdiler. İbni Abbas sözüne
Her şeylerini arkalarında bırakıp yollara düştüler.
Varlıklarını terk edip yokluğa talip oldular. Kendi
memleketlerinin sakinleri iken başka bir diyarda muhacir
olmayı tercih ettiler. Onlar artık, Allah ve Rasulü uğruna
çıkılan kutlu bir göçün kahramanlarıydılar. Ancak şüphesiz
onlar için vatanlarından, ailelerinden, evlatlarından ayrılmak
kolay değildi. Öyleyken vatanlarını terk edip en sevdiklerinden ayrılmayı göze almalarının sebebi neydi? Neydi Allah
Rasulü’nün dudaklarından çok sevdiği Mekkesi için “Senden (zorla) çıkarılmış olmasaydım, seni (asla) terketmezdim.”
(Tirmizi, Menakıb, 68) sözlerinin dökülmesine sebep olan? Hz.
Ebu Bekir’i mağarada Süraka ile Hz. Ali’yi ise Rasulüllah’ın
yatağında en azılı düşmanları ile karşılaştıran sebep neydi?
Yiğitlerin cesaretini sınayan, en cesur olanların kalplerine
korku düşüren, Rahman’ın muhacirlerinin ise ancak imanını
artıran hicret, kimin içindi?