Eğer o mutluysa iyi hisset; o mutlu. Eğer mutlu olabilirsen ve onun mutluluğuna katılabilirsen iyi, yapamazsan onu yalnız bırak. Eğer o üzgünse, eğer onun üzüntüsüne katılabiliyorsan iyi, eğer katılamıyorsan ve bir şarkı söylemek istiyorsan ve mutlu hissediyorsan onu yalnız bırak. Onu kendine göre sürükleme; onu kendi başına bırak. O zaman yavaş yavaş birbiri için muazzam bir saygı ortaya çıkar. Bu saygı, sevgi mabedinin temeli haline gelir.
"İşte sana ilk öğüdüm: Sabırlı ol. Tutkunun sabrını içinde hisset, seni bıkıp usanmadan bin defa yeniden başlamaya teşvik eden tutkunun. Hayal kırıklığına kucak aç: O, senin arzunun ifadesidir. Tamam, tatmin edici bir şeyler üretmeyi başaramıyorsun ama bunu yapmanı sağlayabilecek yegâne şey duyduğun bu memnuniyetsizlik. O halde tüm bu ıstıraplı zamanların sana elverdiğini, seni geliştirdiğini, seni zenginleştirdiğini aklından çıkarma. Onlara katlan. Onlardan yakınma, yarattıkları keskin acıyı sev."
Ayakkabılarını eline al, yalın ayak yürü çimenlerin üzerinde... Ayağına taş batsın, çimen dokunsun, hisset senin de bir ayağın olduğunu, yeryüzünün ayaklarından soğuk ya da sıcak olduğunu...