"Ne kadar günahkâr olursan ol, Rabb'ine ne kadar uzak olursan ol, O öyle merhamet sahibidir ki, rahmetini senin üzerinden çekmez...
O'nun rahmetini hisset ve işte o zaman yaşadığını anlayacaksın...
"Şimdi gökyüzüne çevir gözlerini..
Bulutları göreceksin..
Onlar gökyüzünde askıda gibi duruyor, düşmüyorlar ve bazen sola bazen sağa doğru ilerliyorlar. Üzerlerinde Kayyum olan Allah'ın emrini hisset."
Merhaba saklı sevdam..
Bu gece bir eşkiya kadar yürekli,
Ama bir serçe kadar, ürkek geldim sana..
Aslında, şuan bir kaç şehir ötem de değilsin..
Senin sokağına, senin gecelerine benzemez,
Buralar soğuk olur..
Üşüme diye, sobanın yanı başına koydum hayalini..
Hani sokak lambasının, dokunduğu yer..
Hani cam kenarı mı, can kenarı mı,
Benim bile adını koyamadığım,
Orası işte...
Adamın işinde geçirdiği onca yıl boyunca öğrendiği en önemli şey; karşında ağlayan bir kadın varsa asla ağzını açma, belirli miktarda hüzünlü hisset ve kafanı hafif bir açıda eğerek onu onayla davranışıydı.
baba evi
Kaç yaşında olursa olsun kız çocuklarına karşı özel bir şefkat duyarım. Bunun peygamber yolu olduğunu bilirim.
Çocukluğumun anıları içinde koca evinde yediği dayaklardan ötürü baba evine sığınmak isteyen, orada da kabul görmeyince iki çocuğunu uyuttuktan sonra kendisi bir kutu ilaç içerek apart- manın bodrumuna inen ve her yerde
"Acı çekmek insanı sonsuz huzura götürür, hiç acı çekmezsen doğmazsın, doğuramazsın, ayakların kanıyor, bırak kanasın, gerçek acıyı hisset, gerçek acıyı hissetmeyenler acı olmayan şeyleri acı sanıyor."
Nefesini hisset. ( Gözlerini kapatarak) İhtiyacın olan şey incecik ve zarif bir örtü.
Örtü insani zenginleştirir. Artık gözlerini açabilirsin. Kalbin açıkken artık kendini ve kâinatı daha derinden seyredebilirsin.
Kalbini açmak istersen ilk önce örtünmelisin.
Kimimiz doludizgin yaşarken kimimiz yalnızca buradaki zamanımızı
doldururuz. Kimisinin bir gözü hep saatte, bir eli hep kapıda, aklı hep
yolun sonundayken; kimisi tüm hücreleriyle bulunduğu yeri doldurur.
Varlığının altını kalın kalemlerle çizer, bir anlam bulur ve onu paletin-
deki renklerine boyar. Yağmurda kalbini yıkar, güneşle yanaklarını ısıtır,
geceleri yolunu kaybeder, gün doğduğunda yeniden yola koyulur.
Peki ya sen? Yaşıyor musun yoksa sadece nefes mi alıyorsun? Kal-
binin attığını, damarlarındaki kanın aktığını hissediyor musun?
Yaşamanın iyi- kötü, acı-tatlı tüm tatları dilinin ucunda mı? Var
olmanın bazen yumuşak, bazen sert rüzgârı hücrelerinde geziyor
mu? İçini gıdıklıyor mu? Sonsuz olasılıklar denizinde, birbirine
denk olmayan dalgalar seni heyecanlandırıyor mu?
Hiç düşündün mü? Varlığının anlamını tüm hücrelerinde hisset-
tiğinde, hayatın nasıl bir görüntüye bürünüyor?
Kalbini neşe ve huzurla dolduran o resim hangisi?
Her şey mümkün olduğunda, ihtimallerin sonsuz olduğunda,
kalbin ferah, zihnin berrak olduğunda sen kim oluyorsun? Tüm
öğrendiklerinden, ezberlerinden, bildiklerini özgürleştiğinde,
kalbine dokunabildiğinde, ruhundaki müziği duyabildiğinde ne-
ler çiziyorsun hayatının kanvasına?
Beni dokunmadan hisset,
Çünkü dokunmak sadece maddeyi hissettirir.
Ve maddeler elbet sonludur,
Sonsuz olan bir düşünceyle hisset beni,
Var olmak aslen budur.