Hacı Bektâş-i Veli’yi Alevi yolunun başlangıcı, suyun başı olarak sunan yapay tarih tezi, bu yolla inanışın öncesini karartmış olmakla yetinmez. Hacı Bektâş ve onunla birlikte Alevi inanışını asıl yatağından, kendi yurdundan, geçmişinden ve soylu geleneğinden kopararak aklın kabul etmeyeceği bağ­lantılarla Türkistan’daki bir Nakşibendî dergâhına,
Hacı Bektâş-i Veli’yi Alevi yolunun başlangıcı, suyun başı olarak sunan yapay tarih tezi, bu yolla inanışın öncesini karartmış olmakla yetinmez. Hacı Bektâş ve onunla birlikte Alevi inanışını asıl yatağından, kendi yurdundan, geçmişinden ve soylu geleneğinden kopararak aklın kabul etmeyeceği bağlantılarla Türkistan’daki bir Nakşibendî dergâhına, Hoca Ahmet Yesevi’ye bağlar ki, bu bilimsel ve tarihsel altyapısı olmayan mesnetsiz bir kurgudur. “Hacı Bektâş-i Veli, yaygın olarak iddia edildiği gibi ne Nakşibendî Veli’si Hoca Ahm et Yesevi’den ne de Yesevi’nin halifesi olduğu iddia edilen Lokman Parende’den ‘el’ almadı. Bir Nakşibendî Veli’si olan Hoca Ahm et Yesevi ile hiç tanışmadı. Hoca Ahm et Yesevi’nin çağdaşı bile değildi. Hacı Bektâş-i Veli doğduğunda Hoca Ahmet Yesevi’nin ölümünün üze-rinden kırk yıla yakın bir zaman geçmişti. Hacı Bektâş’ın, Ahmet Yesevi’nin halifesi Lokman Parende’den el almış olması da imkânsız görünüyor. Zira Lokman Parende’nin ölümü Hacı Bektâş-i Veli’nin çocukluk yıllarına rastlıyor.
Reklam
Türk Milleti’nin ve dolayısıyla Türk İslam Ülkücüleri’nin İ’layı Kelimetullah davası ve ideolojisi, Allah ve Resulünün davasıdır ve bunun adı: İslam’dır. Aksini iddia edenler,Türk milliyetçiliğini ya tanımamakta yahut da kötü bir niyetle kara çalmaya çalışmaktadır.
Sayfa 223Kitabı okudu
İslam tarihinde bilinen bütün meşhur sofilerin ve tarikat önderlerinin -Hoca Ahmet Yesevi, Mevlânâ Celaleddin Rumi ve daha başka bir çok Türk sofisi gibi- hemen hemen tamamının nesebi ehli beyte dayanır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Biz "Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü." diyebilen bir medeniyetin çocuklarıyız. Hoca Ahmet Yesevi'lerin, Yunus Emre'lerin, Hacı Bektaş Veli'lerin, Mevlana'ların yurdunda yaşıyoruz. Onların varlık felsefesi ve insana bakışı bizim en önemli birikimimizdir. İnsanına "İncinsen de incitme!" diyebilen bir geleneğimiz var. Bu coğrafya bazı olumsuzluklara rağmen yüzyıllarca din ve ırk farklılıklarını barış içinde yaşatmış, insan sevgisiyle mayalanmıştır. Bu gerçekleri öğrencilerimize öğretebildiğimiz kadar öğretmeniz.
Hâce Ahmet Yesevi
Vefatından hemen sonra kabrinin üzerine küçük bir türbe inşa edilen Ahmet Yesevi, kendisinden iki asır sonra Emir Timur'un rüyasına girerek Buhara'nın fethini müjdeler. Bu işaret üzerine Buhara üzerine sefere çıkan Emir Timur, zafere ulaştıktan sonra manevî bir şükran hissi ile Ahmed Yesevi'yi ziyaret için Yesi'ye gelir. 1396 yılında Hâce Ahmed Yesevî'nin mütevâzı kabrini ziyaret eden Emir Timur, kabrin üzerine muhteşem bir türbe yapılmasını emreder. Türbenin bazı ölçülerini bizzat kendisi belirler. O devrin en ünlü mimarı Hoca Hüseyin Şirazî tarafından külliyenin inşaatına başlanır
Reklam
292 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.