Hukuk Reformları Üzerine
18.yüzyılın sonu itibariyle devlet, aralarında ortaya çıkan iş uyuşmazlıklarını çözme yetkisiyle tüccarlar için özel bir mahkeme kurulmasını kabul etti ve 1850'de Fransız yasalarına dayanan bir ticaret kanunu ilan edildi ve 1860 yılında, devlet tarafından atanan ve tüccar topluluğu tarafından seçilen üyelerden oluşan, yeni ticaret mahkemeleri kuruldu.
Sayfa 204Kitabı okuyor
Hukuk , insanları biraz bile daha adil yapmamıştır; insanların hukuka olan saygısı anlamında da , en iyi niyetli insanlar bile her gün adaletsizliğin faili haline getirilmekedir.
Sayfa 9 - ithaki yayınlarıKitabı okuyor
Meclis, 12 Ocak 1920 Pazartesi günü öğleden sonra saat ikide padişahın okunan bir beyannamesiyle açıldı. Fakat Mustafa Kemal Paşa tarafından telkin edilen ve lüzumlu görülen şeylerin bir kısmı gerçekleşemedi, yani ne Mustafa Kemal Paşa başkanlığa getirildi ne de "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu" kuruldu. Bununla beraber, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu yerine, meclisteki milliyetçi üyeler tarafından kurulmuş olan Felah-ı Vatan Grubunda ilginç konuşmalar oluyor ve önemli kararlar alınıyordu. Nitekim bu grubun 22 Ocak 1920 tarihli gizli toplantısında, "Mustafa Kemal'in Misak-ı Millî metni okunmuş" ve pek az değişiklikle bu metin", 28 Ocak 1920'deki gizli toplantıda kabul olunmuştu.
Sayfa 13Kitabı okuyor
Empatinin yaygınlaştırılması; hukuk, işletme ya da siyasi bilimler fakültelerinin koridorlarında bile kemikleşmiş bir düşünce olan "insanın rekabetçi bir hayvan olması" kavramının gençlere ådeta bir salgın hastalık gibi bulaştırılması kadar kolay değildir. Viktorya Dönemi'nden kalma bir artık olan Sosyal Darwinizm, bugün belki modası geçtiği için gözden düşmüş olabilir, ancak nefesini hâlâ ensemizde duyuyoruz. David Brooks, 2007 yılında The New York Times'daki köşesinden hükümetin sosyal yardım programlarıyla alay ediyordu: "Genlerimizin içeriğinden, nöronlarımızın doğasından ve evrimci biyolojiden aldığımız dersler sonucunda, doğanın rekabet ve çıkar çatışmalarıyla dolu olduğu ortaya çıkmıştır." Amerikalı muhafazakârlar sanırım bu şekilde düşünmekten hoşlanıyorlar.
Sayfa 313 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Ne hak ne hukuk ne de adalet...
Sayfa 223Kitabı okuyor
"Üstelik yoksulların zaten acınacak durumda olan kazançları, zenginlerin kişisel namussuzlukları ve yasalarla daha da eritilir. Topluma en çok katkı sağlayan insanların bunun karşılığını alamamaları yetmezmiş gibi, hukuk çarpıtılır ve uğradıkları haksızlık onlara adalet diye yutturulur."
Sayfa 133Kitabı okuyor
Bravo !
Kürtler, Türklerle birlikte Türkiye Cumhuriyetinin bir parçası olmak istemiyorlarsa, bu benim anlayabileceğim bir şey. Ama tavsiye edebileceğim bir şey değil. Bir halkı veya bir halk aşamasına gelmiş, ayrı bir halk olduğu bilincini kazanmış bir topluluğu, karşı yönde bir iradesine rağmen, bir başka halkın içinde tutmanızın ne pratiği vardır, ne de ahlakiliği. Son tahlilde, bireyler gibi halklar ve ulusların da kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarının olduğunu düşünürüm. Kürtlerin ayrılmaları durumunda Türkiye’nin çeşitli bakımlardan küçülmesi beni fazla üzmez. Kötü bir evliliktense çiftlerin birbirinden ayrılması daha iyidir. Bu sebeple üzülmem, kimseye kin veya öfke duymam. Kürtler benimle birlikte yaşamayı düşünmüyorlarsa bu onların doğal hakkıdır. Fakat bu ayrılmanın barış içinde gerçekleşmesini yeğlerim. Halkların eğer böyle bir iradesi varsa bu iradenin silah veya baskı yoluyla değil, barış içinde ve hukuk yoluyla tezahür etmesini isterim.
