Steinbeck'in ilk dönem eserlerinden biri olan Cennet Çayır'ı, Battle Çiftliğine yerleşen Munroe ailesini ve Cennet Çayırı'nda yaşayan insanların öyküsünü konu alır.
Kiliseden kaçan yirmi Kızıldereliyi bulmak için kiliseyle hükümet işbirliği yapar ve "doğru yoldan sapan bu evlatları" bulmak için bir bölük asker görevlendirir. Askerler, Kızılderilileri ararken buldukları manzara karşısında şaşkınlıklarını gizleyemezler. Öyle bir vadi keşfetmişlerdir ki; üzerinde geyik sürüleri dolaşan yemyeşil kusursuz çayırlar, upuzun meşe ağaçları... Hayran kaldıkları bu vadiye "Cennet Çayırı" ismini verirler ve bir gün buraya yerleşme umuduyla oradan ayrılırlar.
Uzun zaman sonra vadiye yoksul, topraksız aileler yerleşmeye başlar. Zamanla da yirmi kadar çiftlik, bir dükkan, bir postane ve bir okul derken küçük bir yerleşim yeri haline gelir...
Eser bu çayırda yaşayan insanların hikayelerinden oluşur. Hem de ne hikayeler :) Ayrı ayrı olaylar gibi görünse de aslında hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Akıcı ve hayrete düşüren bu hikâyelerin aslında her birinden ayrı bir kitap da çıkabilir. Yazarın Cennetin Doğusu kitabı tadında, güçlü bir kurguyla yazılmış, kesinlikle okunmaya değer bir kitap. Keyifle okudum, tavsiye ederim