Kanuni Sultan Süleyman ilim ve kültür adamlarını himaye eder ve bu çeşit hareketleri desteklerdi. Kendisi de bizzat şairdi ve Muhibbi mahlası ile divan tertip etmişti. Onun edebî eserlere verdiği yüksek değere en açık misal, Kelîle ve Dimne mütercimi Vâsi Âlisi diye meşhur olan Alâeddin Ali Çelebi (Filibevî)'nin Hümayunname adı ile yaptığı tercümeyi takdim ettiği zaman, onun bu eseri bir gecede okuyarak, mütercimini Bursa kadılığına tayin etmesidir
Hint düşüncesinin ilk fatihi, Harzemli bir Türk. İslâm dünyası ile Brahmanlar diyarı arasında atılan ilk köprü onun eseri. El Biruni’den bahsediyorum, bin yıl önce yaşayan El Biru- ni’den... Yeni bir din götürmüşüz Hind’e, yeni bir dil sunmuşuz. Babür biziz, Ekber biziz, Dara Şükuh biz. Batı bizden öğrenmiş Hint masallarını. Hümayunname Avrupa’nın bütün dillerine çevrilmiş. Ama biz tanımamışız Hind’i. Kelile ve Dimne’nin, Heft Peyker’in, Tutiname’nin vatanını tanımamışız.
Reklam
Hümayun döneminde yazılan Hümayunname de biyografik bir metindir.
Sayfa 9 - Takdim: Babürlü İmparatorluğu Tarihini (Türkçe) YazmakKitabı okudu
Hümâyunnâme: Hint’in büyük kitabı Pança Tantra’nın Türkçe tercümesi. İran Müslümanlar tarafından fethedilinceye kadar hükümdarların hazinesinde saklanmış Pança Tantra. İkinci Abbasi halifesi El Mansur kitabın methini duymuş, uzun araştırmalardan sonra bir nüsha bulunabilmiş. Arapçaya İbn el Mukaffa kazandırmış eseri.
Cenab'ın dost çehresi düşüncelerimi yarıda bıraktı, O da eski edebiyattan şikâyetçi: “Asırlarca meydana getirdiğimiz manzum eserler, Gül ve Bülbül, Şem” ve Pervâne, Mey, Muğbeçe gibi dokuz on mazmun etrafında dağılan ve belli başlı bir mevzuu işlemeyen dağınık fikirlerden ibaret kaldı... Eski edebiyatımız samimiyetsizdi; gönülden fazla kalemden çıktı.” Aman Yarabbi... Üstat hafızasını kaybetmiş. Ne Fuzuli'yi hatırlıyor, ne Nedim'i, ne Naili'yi. Devam ediyor: “Yenilik devrimiz Batı'ya yönelmekle başlar. İlk yönelen de Şinasi oldu. Kemal edebi nesri kurdu.” Kendi kendime soruyorum: Bu büyük kelime virtüozumuz Sinan Paşa'yı, Koçi Bey'i, Naima'yı, Hümayunname tercümesini, Evliya Çelebi'yi... okumamış olabilir mi?
Fragmanter Felsefe
Şuraya varıyoruz: 'Hoşça bak zatına zübde-i alemsin sen' dizesi, felsefeyi parçalı olmayan, tamamlanmış bir bütünsellik, bir sistem olarak sunan verili, kon­vansiyonel projenin, felsefe projesinin dışında kalıyorsa, bu, o dizenin bir felsefi argüman olmadığı anlamına gelmez. Buna rağmen Hilmi Ziya Ülken hocamız, Felsefe yapma edimini, bu projenin içinden okuduğu için, bu ve buna benzer dizelerin Felsefe değil, 'hikemiyat' sayılması gerektiği konusunda uyarıyor bizi. Do­layısıyla Ülken Hoca'yı izlersek, 'Hoşça bak zatına', 'hakimane edebiyatın veya edebi hikmetin' felsefeyle karıştırılmaması gerektiğini gösteren örneklerden biri gibi durur. Ülken açıklıyor; -şöyle: "Eski Hind hikemiyyatından mülhem olup, Beydeba'ya nisbet edilen Kelile ve Dimne ve bundan esinlenerek Binbir Gece Masalları veya Humayunname, Arapların Makaamat-ı Harirî'si, Şeyh Sadi'nin Gülistan ve Bostan'ı, Lafontaine'nin hikaye ve masalları, hatta Ebu'I-Ala'nın Lü­zumiyyatı, Mevlana'nın Mesnevi'si, Aşık Paşa'nın Garibname'si, Dante'nin İlahi Komedya'sı, Milton'ın Kaybolmuş Cennet'i, Geethe'nin Faustu vs. de felsefe de­ ğildir. Çünkü bunlar, Ülken Hoca'ya göre 'felsefe eserlerinin ruhu olan sistemlilik, açıklık; bilgi, varlık ve değerlere ait bütün halinde bir açıklama olma vasfı'ndan yoksundurlar.
Sayfa 60 - Hilmi Yavuz