1975'te Cezire Antlaşmasının imzalanmasıyla İran daha önce Iraklı Kürtler ve Barzani ile olan yakınlığına son verir. Irak ve İran sınırları içerisindeki Kürtler tam anlamıyla çembere alınıp bastırılır. Buna kaşın 1978'de İran da Kürtlerin yülselttiği gösteriler, "toplumsal hayatın demokratikleşmesi yönünde ağırlık kazanır. Bunun üzerine 1978 yazında şahlık siyasal partilerin meşruluğunu ilan eder. Bunun üzerine daha önce baskı yıllarında yurt dışına kaçan İ-KDP üyeleri tekrardan İran'a döner. Fakat 1979 kabul edilen İran İslam cumhuriyeti anayasasında azınlıkların değil de dinsel öğelerin haklarını tescil eder. Bunun üzerine tekrar harekete geçen İ-KDP, İran devletine Kürtler için otonomi isteğini belirtir. 1979 yılında Kürt ayaklanmalarının daha da tırmanmasıyla İran uçakları kimi Kürt yerleşim alanlarını bombalar. Bunun üzerine Abdurrahman Qasımlo ve İzzetin Hüseyin dağlık alanlara çekilir. Bu sırada çok sayıda Kürt katledilir. Bu esnada Paris'te yaşayan Qasımlo yaptığı açıklamada "otonomi hakkını elde edinceye dek" mücadelelerini yükselteceklerini belirtir. 1980'e gelindiğinde ise Türkiye'de 12 Eylül cuntası İran'da yükselen köktendinciliğin yükseliş Kürtlere karşı komplo ve katliamları geliştirir. Humeyni Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünün uzlaşmaz düşmanı gibiydi. Bu nedenle Kürt düşmanlığına taraf olan rejim taraftarları 1989 yılında Dr. Abdurrahman Qasımlo'yu görüşme esnasında bir komplo ile katlederler. Sonrasında İ-KDP genel sekreterliğine gelen Dr. Sadık Şerefkendi de aynı akıbete uğrayarak bir komplo ile ortadan kaldırılır.
Sayfa 62 - Aram YayınlarıKitabı okudu
İran-Irak Savaşı
Eylül 1980'de ayında Irak cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin, 1930'lardan süregelen bir anlaşmazlığı yeniden masaya yatırmak için İran Şahı'nın devrilmesini fırsat bildi. Saddam'ın Baas Partisi, Reagan yönetimince ayetullahlara karşı Sünni bir savunma duvarı olarak karşılanıyor, diğer Batı hükümetleri de partiye destek oluyordu. Fakat İsrail ve Amerika, Ayetullah Humeyni öldükten sonra İran'la kim daha iyi ilişkiler kuracak yarışında (ve daha sonra Nikaragua'daki CIA destekli isyanları finanse etmek için) ülkeye silah sattılar. İran ve Irak birbirlerinin petrol tankerlerini ve şehirlerini hedef aldılar. Yirminci yüzyıldaki en uzun süreli geleneksel harp olan sekiz yıllık bu yıpratıcı savaşta iki tarafın da kazanması ABD'nin işine gelmiyordu.
Reklam
İran'ı bilmeyen sözde İran uzmanları, yıllarca İran'ın ne kadar güçlü olduğunu anlatıp durdular. İran'ın son yıllarda ne kadar geliştiğinden, Sipahi Pasdaran adı verilen devrim muhafızlarının esrarengiz savaş kabiliyetinden vesaire söz ettiler. Oysa İran'ı övüp arşa çıkaran bu uzmanlar ne tek kelime Farsça bilir ne de
“Şeriati ve Humeyni, arasında ciddi yaklaşım farklılıkları bulunmaktadır. Şeriat görüşlerini modern sosyali sosyolojiye dayandırırken Humeyni düşüncelerini geleneksel Şii-İslam teolojisine dayandırmaktaydı.”
“1963 yılında rejime muhalefet açıkça ifade edilmeye başlanmıştır. Buna paralel olarak Humeyni Kumm’daki Feyziye medresesi’ndeki vaiz kürsüsünden Şah idaresine karşı vaaz etmeye başlamıştır. Bir elinde Kur’an diğer elinde anayasa ile Şah-ı İslam ve anayasayı korumak için ettiği yemini bozmakla suçladığı duyulduğunda rejim tepki göstermiş, 22 Mart 1963 günü medrese bir paraşüt birliği saldırmıştır. Bu saldırıda bir grup öğrenci öldürülürken, Humeyni tutuklanmıştır.”
İran içinde siyasal, ekonomik ve sosyal dengeleri şiiliğe göre düzenlese de, Humeyni İslam dünyasına “mezhepler üstü” bir üslupla hitap etmeye çalıştı.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.