“Bir kısmımız ölüme az çok “bilerek” gitmişti: Hayatımda bana silahlı mücadele propagandası yapan ilk kişi olan sınıf arkadaşım Mahir (Çayan); “hocam” sözcüğünü herkese yönelik bir seslenme sözcüğü olarak kullanmayı huy edindiğine tanık olduğum ilk kişi, Sinan (Cemgil); tanışmamış olsak bile bugün hâlâ içimizi yakan Hüseyin (Cevahir); uzak diyarlardan Ernesto (Che); 1970’lerin sayısız jîyan’ı, Denizler... Ama onlardan önce de bir kısmımız, belki Nâzım’ın Bakû’da kendi kendine uyguladığı türden bir sorgulamayı kendilerine uygulamışlarsa da, ölüme gitmek gibi bir duyguları en azından ön planda olmaksızın öldürüldüler: Vedat Demircioğlu, Taylan (Özgür), Malcolm X...
Çatallanma derken, onların katledilmesiyle içime düşen kurttan söz ediyorum: İşte hayatta kalanın burkuntusuyla ilgili o ünlü ruhsal durum. Hep benle kaldı, kemirdi, daha önce de yazmıştım: Bizler, işçi sınıfıyla ve halkla birlikte hareket etmeyi seçtiğini söyleyenler, sakın bu aklı “her şeyi” göze alamadığımız için benimsemiş olmayalım meselesi... 70’li yıllarda 1871’in Paris Komünü’nü öğrenip 68’i Necmiye Alpay