Allah Rasûlü'nün isim hassasiyetine dâir Hz. Ali şunları nakletmektedir: Hasan doğunca adını "Harb" koydum. Allah Rasûlü gelip, "Oğlumu bana gösterin. Adını ne verdiniz?” diye sordu. "Harb" dedik. Efendimiz isme itiraz edip, "Hayır. Bilakis o Hasan'dır." buyurdu. Hüseyin doğunca ona "Harb" adını verdim. Allah Rasûlü gelip, "Oğlumu bana gösterin. Adını ne verdiniz?" diye sordu. "Harb" dedik. Allah Rasûlü "Bilakis o Hüseyindir, buyurdu. Üçüncü çocuğum dünyaya gelince onu da "Harb" diye isimlendirdim. Allah Rasûlü gelip, "Oğlumu bana gösterin. Adını ne verdiniz?" diye sordu. "Harb" olarak isimlendirdik deyince "Bilakis o Muhsin'dir." buyurdu.
Hüseyin’in kesip koparılan bir kolu Irak çöllerine çakallar yesin diye atılmıştır. O yüzdendir ki o gün bugün hala Irak topraklarında birlik ve dirlik yok. Hüseyin’in başsız vücudu Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye - Şam da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Bu nedenledir ki o günden sonra bu coğrafya da yüzü gülen
Mecmau’l-Beyan tefsirinde Selman-i Farsî, Said b. Cübeyr ve Süfyan-i Surî’den şöyle nakledilmiştir: İki deniz Ali ve Fatıma’dır. O ikisi arasındaki engel Muhammed, inci ve mercan ise Hasan ve Hüseyin’dir.”
"Hüseyin’in kesip koparılan bir kolu Irak çöllerine çakallar yesin diye atılmıştır. O yüzdendir ki o gün bugün hala Irak topraklarında birlik ve dirlik yok.
Hüseyin’in başsız vücudu Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye- Şam da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Bu nedenledir ki o günden sonra bu coğrafya da yüzü
İstanbul’un güzellikleri anlatmakla bitmez. O her mevsimde ayrı bir güzeldir. İstanbul’daki ikametimiz, bize çok şeyler öğreten zorunlu bir ikametti. Babam İstanbul’a geldiği gün Sultan II. Abdülhamid kendisiyle görüşmüş ve onu İstanbul’da çalışması ve devlete hizmet etmesi maksadıyla çağırdığını söylemişti. Ayrıca babamı Şura-yı Devlet azası
ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları
ey bütün zalimleri boğacak kadar uçsuz bucaksız deniz
ey bütün sevdaların sonsuz efkarı
bak hala tih çölündeyiz
yüzyıllardır beklerken o büyük anı
beklerken denizde kader ağını
işte seninleyiz yap artık yapacağını
ey aşkın ayet ayet ışık ışık her yandaki çehresi gülümse
kimsesiz kaldık ey