"Kim olduğunu sanıyorsun, Frozen?" "Yalnızca huzur içinde bırakılmayı hak eden bir insan olduğumu."
Sayfa 37 - Ren Yayınları, Elsa ve AidenKitabı okuyor
Bir zamanlar Hıristiyan­lık insanlığı ölümle bir arada yaşamaya, ölümü öğrenmeye, ölüme hazır olmaya alıştırmıştı -çilecilik (mortification) bir Hıristiyanlık kavramıdır. Çile çekmek, yaşarken ölmek, ölü­me hazırlanmak demek. Ölüme hazırlanmak için ne yap­mak gerek bilmiyorum, De imitatione Christi bunu her daim söyler, memento mori (ölümü hatırla): sadece Stoacılar değil, özellikle de Hıristiyanlar. Hem sonra öte dünya var: yaşama­ ya o zaman başlarsınız, hayat ölünce başlar! İnsanın ölümle bir arada yaşamasını sağlayan da bu. Huzur içinde ölünüz... Şimdilerde bu inançlar zayıfladı...
Sayfa 72 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Reklam
Ümitsizlik, ölümün şuuru, yahut bizdeki terbiyesi... Onun hayatımızdaki bir yığın kıskacı... Dört tarafımızı saran mengene dişleri, ne bileyim. Her hareket, cinsi ne olursa olsun, onun neticesidir. Hatta şu devrimizde olduğu yerde kabuklaşmadan korku var ya... Sevilen şeylerin birbiri peşinden inkarı.
Zaten, yalnız kendisine ait şeylerde acemi, çolpa ve ölünceye kadar hasta ve çocuk kalmağa mahkum yaradılışlardandı.
''...zamanla düzelir diyordum. Zamanın her şeyi halledeceğine inanıyordum. Olumlu davranmaya çalışıyordum. Bu devirde böyle ilişkiler kolay bulunmuyordu. Arkadaşlarımdan duyuyordum, neler yaşıyordu insanlar. Güvenilecek birini bulmak gerçekten zordu artık. Herkes günübirlik düşünüyor, kimse uzun vadeli planların parçası olmak istemiyordu. Oysa ben sadece sakin ve sorunsuz bir hayat istiyordum. Çıkarken gözümün arkada kalmayacağı, dönünce huzur bulacağım bir evim olsun, o evin kadını da Perihan olsun istiyordum.''
Sayfa 78 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Sıfırı tüketmiş, dibe vurmuş bir insanın toparlandiktan sonra yaşadığı mutlulukla, dibi görmemiş bir insanın yaşadığı huzur aynı olamaz.
Mesela Şeyh Galip.. Genç yaşta, en parlak devrinde ölüyor. Başlı başına hikmet olan bir terbiyeden geçmiş. Bu terbiye onda birçok şeyleri, başında öldürmüş. Ne sabahı, Ne ikindisi var. Sakin bir akşam gibi, hareket, ışığın oyunundan, sevilen şeylere sadakattan ibaret. Mesela, Dede. Bine yakın eseri var. Hayatına bakıyoruz; her hangi bir hayat. Fakat sade kendisinin.
Herkes bir şey yapmağa mecbur. Herkesin bir talihi var. Ne bileyim, ben, bu talihi kendinden, iç dünyasından bir şeyler katarak yaşamağı seviyorum. Yani sanatı seviyorum. Belki o bizi ölümün en iyi, en rahatça kabul edebileceğimiz çehreleriyle karşılaştırıyor. Şurası muhakkak ki, bir insanın hayatı bazen bir sanat eseri kadar güzel olabiliyor.
"Gece ay ışığında bile huzur yok bana, neden rahatsız ettiniz beni? Ah, tanrılar, tanrılar..."
Sayfa 365 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.