“Bütün tutkulu insanlar gibi, kendimden geçmenin lezzetine; tamamen teslim olmanın zevkinin doya doya acısını çekmeye bayılıyorum. Ve çoğunlukla düşünmeye kalkışmadan, dışımdan gelen bir düşe kendimi bırakarak yazıyorum, kelimelerin beni bir çocukmuşum gibi sevip okşamasını bekliyorum. O an, anlamsız, marazi cümleler akmaya başlıyor, birbirlerine karıştıkları nehri unutan, hiç durmadan değişerek, sonsuzca kendi kendinin yerine geçerek sınırsızlaşan, hissedebilen suların kıvraklığıyla.”