Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Meltem

Deli olmak, düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun.
Reklam
"Güneş açıp da çocuklar oyun oynamak için sokaklara çıktıklarında, ne kadar güzel bir gün diye herkes umutlandığında ben kendimi çok kötü hissederdim; benim bir türlü katılamadığım bir coşkunluk gösterisini haksızlık olarak düşünürdüm.”
Belki de onun dünyasında mevsim yazdı, bedeni onu bekleyen kişinin tutkusuyla ısınmıştı. O kişi yalnızca onun deli hayallerinde yaşıyorduysa bile, istediği gibi yaşamaya ve ölmeye hakkı vardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yüzeyde görünen mutluluğun altındaki yalnızlıklardan, öfkeden, tevekkülden kimsenin haberi olmayacak.
“Tanrı varsa, ki ben olmadığına gerçekten inanıyorum. insan aklının sınırları olduğunu da bilir. Yoksulluğu, haksızlığı, açgözlülüğü, yapayalnızlığı, bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? Mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe, ama sonuçlar bir felaket. Tanrı varsa, bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davranacaktır, hatta bizleri burada vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir.”
Reklam
*Bizi bu dünyada aptal bitkiler gibi yaşatan, varlığımız son bulduktan sonra ise bize nefreti ve unutulmayı bahşeden bir şeyi nasıl tercih edebiliriz?*
*Harikulade türümüz bu dünyadan silinecek olursa, doğanın da öleceğine inandık, oysa bu tür tamamıyla yıkılmışken bile, doğa o yapıcı gücünü bize sunarak yeni bir enerji verimiyle bizi yeniden yeşerterek ayağa kaldıracak.*
*Ayak sesleriniz de olmasa, var olmadığınıza sizi neredeyse inandıracak bakışlar sokağı.*
“Keşke hiç olmasaydın şu dünyada, keşke sana hiç rastlamasaydım, keşke canlı bir varlık olacak yerde esinli bir ressamın yarattığı tablo olsaydın.”
Bir delinin yaşamının, ailesi ve bir zamanlar kendisini sevmiş dostları için hoş bir yanı var mıdır? Tanrım bu nasıl hayat böyle! Düşlerle gerçeklik hep çatışma içinde!
Reklam
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başroldeki kadınlar.
Senin için ölü olduktan sonra neden seve seve ölmeyeyim ki, sen benden gittikten sonra neden ben de daha ileri gitmeyeyim ki? Hayır sevgilim, seni suçlamıyorum.
-O anda adam, senin tüm ömrün boyunca benim hakkımda anladıklarından daha fazlasını fark etti. Herkes, tüm insanlar beni el üstünde tuttu, herkes bana karşı çok iyi davrandı, bir tek sen, sadece sen beni unuttun, sadece sen, yalnız sen beni hiç tanımadın.
“Çok yorgunum, ama uyumak istemiyorum. Yapacağım çok şey var, hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar, sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca unuttuğum.”
Sayfa 134Kitabı okudu
Müzik adamın uzak dünyasına, aydan bile ötelerde sakladığı dünyasına bile ulaşabiliyordu; müzik mucizeler yaratabilirdi.
“Ve gövdemde sizin gördüğünüz değişikliklerle hiç ilgisi yok olanların. Olan her şey ruhumda oluyor.”
Reklam
Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamında anlamın hepten yok olduğunu.
Kelimeler dillendirilmeden önce müzik biliniyor ve anlaşılıyordu.
Ah Tanrı’nın gizli kalmış dili, müzik! Seni duyuyorum ve sana geliyorum.
Ormanın derinliklerindeki bir çiçek, etrafta onu övecek kimse yokken bile yayar hoş kokusunu..
Sayfa 21 - aforizmalar.Kitabı okudu
Seni suçlamıyorum; Tanrı’yı, sadece bu azabı anlamsızlaştıran Tanrı’yı suçluyorum.
Şimdi dünyada senden başka kimsem yok, benden hiç haberi olmayan, her şeyden bihaber yaşayan, nesnelerle ve insanlarla eğlenen senden başka. Beni hiç tanımayan ve benim daima sevdiğim senden başka.
Reklam
Fakat sen bu mektubu ellerinde tutuyorsan, bil ki, bu mektupla, ilk saatinden son saatine kadar ömrü sana ait olan bir ölü, sana yaşamını anlatıyor.
Zaten söylemiştim; hayır, şaka yapacak durumda değilim ve zerre kadar eğlenmeye çalışmıyorum, hatta siz yeni ve daha sağlıklı bir hayat planı yapana kadar ben bir daha komik olmayacağım.
Ev, artık hikâyeden başka bir şey değil. Ne bu eski, sarı kazak oluyor üzerime, ne de bu siyah pantolon... Büsbütün başkasının hikâyesini giyinmişim üzerime. Ben de artık rüzgarlarla alabora olan çakıl taşlarından biriyim. Şimdi bir hikâye anlatabilirim. Toza... dönebilirim.