Okuduğum en güzel romanlardan biriydi.1917 yılında Gazze ve Kudüs'te Osmanlı subayı olan Faruk ve kilometreler öteden Hz.Meryem'in sevgisine sarılıp Kudüs'e gelen Rachel'in hikayesi. Faruk'un dilinden İslamiyeti ve Hikmeti anlatmış. Aslında her müslümanın aşina olduğu bilgileri hikmetle yoğurmuş, bunu hiç düşünmemiştim dediğim çok konu oldu. Veysel Karani ve Miraç hadisesi gibi... Rachel ise tüm zorluklara rağmen Hz. Meryem ile arayışa çıkmış ve olabileceği en güzel yere Kudüs'e gelmiş, Kudüs'te Hristiyanlığı yaşamaya çalışırken, iki Betül'e sarılarak İslam ile müjdelenmiş.
Beni en çok duygulandıran sayfalar, Kudüs'ü anlatırken sanki sokaklarında geziyormuş gibi hissettiğim sayfalardı.
En çok etkilendiğim ise Hz. Meryem ve Hz. Fatıma hakkında ki hikmetler...
Şu var ki hikayenin sonu güzel bitmiş olsa da birkaç sayfaya sığdırılmasını beğenmedim. Faruk'un özlemle beklediği şehadeti, Havva'nın amacına ulaştığı Zeynep'i son bölüme sıkıştırmak yakışmamış.
Kalbim Kudüs'te kalsın...
Hz. Ömer bu gerçeği ne kadar güzel dile getiriyor: "Müslümanlar ancak, düşmanlarının Allah'a isyan etmeleri sebebiyle muzaffer olurlar. Böyle olmasaydı onlara güç yetiremezdik. Çünkü sayıca ve kuvvetçe onlarla eşit durumda değiliz. Allah'a itaatsizlikte eşit olduğumuz takdirde kuvvette onlar bizden üstün olur ve bizi yenerler."
Kur'an ve sünnetten uzaklaşmakla hezimete uğrar ve yenilirsiniz. Haktan saparsınız, hezimet, hatta hezimetler başınıza gelir. Çünkü Allah'a isyan ve itaatsizlikte zillet, yoksulluk, hezimet, gevşeklik, zayıflık ve acıklı sonsuz cehennem azabı vardır.
(inceleme değil galiba) Kitabı bazen parçalamak istedim, o zaman dedim ki noooo zeynep işte şimdi başlıyor. Bir de kaynak eksikliği var. Bazı yerler çok tuhaf geldi, bazı yerler çok güzel geldi ama teyit edeceğim kaynak yok. Mesela Hz. Musa'ya dair bir kıssa anlatılmış sayfa 110'da, adamın birisi karısıyla istişare yapıyor, sonra kadınların reyi sahih değildir diyip tam tersini yapıyor, Hz. Musa adamın bu kararını Allah'a iletiyor, sonra hikayenin sonunda Allah ona zenginlik veriyor. Bu kısmın Sünnetullahla alakası nedir? Hz. Musa'nın yaşadığına emin miyiz? Teyit de edemiyorum. Siyer'de ve direkt olarak Allah'ın uygun gördüğü ahlakta böyle bir uygulama var mı? Kitabı parçalamadım, umarım nefsim hoşuma gitmeyene sabrederek biraz olsun tezkiye olmuştur. Mesela bir pozitif örnekte, Resulullah şöyle buyurmuştur diyor: "Sadaka, sahibinin elinden çıkıp isteyenin eline ulaşmadan önce Allah'ın huzuruna varır." Çok tatlış ve okuyunca çok mutlu oldum. Ama kaynak yok yine ve araştırınca da bulamıyorum. Eğer bu verdiğim örneklerin kaynaklarını bilen varsa ve yazarsa çok sevinirim. (bazı tasavvuflar beni çok sinirlendiriyor)
Derbent Cuma Camii, 734'te Emevîler tarafından inşa edilen devasa bir külliye. Tarihin bir ironisi olarak, cami, günümüzde Şia'nın kontrolü altında. Sadece caminin içi ve dışı değil, camiye çıkan bütün sokaklar ve caddeler siyah-kırmızı Şia bayraklarıyla donatılmış. Hz. Hüseyin, Hz. Zeynep, Hz. Ali gibi isimlerle Rusya bayraklarını, caminin girişinde Vladimir Putin'le Ayetullah Ali Hamaney'i yan yana görmek, ilginç bir manzara oluşturdu doğrusu. Sovyetler Birliği döneminde, 1930'da ibadete kapatılan cuma camii, 1938-43 arasında hapishane olarak kullanılmış, daha sonra ise yeniden Müslümanlara iade edilmiş. Camide cuma namazı önce Şiîler tarafından, daha sonra da Sünnîler tarafından kılınıyor. Şia ezanı hoparlörden yüksek sesle okunurken, normal ezana yalnızca caminin içinde ve çıplak sesle müsaade ediliyor. Sadece Kafkasya'nın değil, tüm Rusya'nın en eski Müslüman mabedi olan caminin çevresinde Ayetullah Humeynî'nin sözlerinin yazılı olduğu afişleri de sıkça görüyorsunuz. Muhitte öylesine baskın bir İran tesiri var ki, kendinizi bir an İran'ın herhangi bir şehrinde zannedebilirsiniz.
Bugün, mûcizelerle dolu oaln Kuran'dan uzak düştüğümüz, ahkâmı ile amel etmediğimiz ve ahlâkıyla ahlâklanmadığımız için dünyanın penceresinde kıvrılıyoruz. Oysa İslâm dininin temel kaynağı Kur'an'dır ve bir maksata binaen indirilmiştir. Müslümanlar hayatın içinde yer alan her konunun kaynağını Kur'an'da ve Hz. Peygamber'in (s.a.v) sünnetinde bulabilirler
1. Hz. Muhammed’in, Hz. Zeynep'i gördüğü, çok beğendiği ve kalbinin meylettiği, ayetin de bundan dolayı indiği şeklindeki rivayetlere eski alimler uydurma demiştir. Ayrıca bunlar aklen de çelişiktir. Hz. Muhammed(a.s) Zeynep'i daha önce defalarca görmüştür ve kuzenidir. Zeyd ile evlenmesinde dünürcü olan Hz. Muhammed'in kendisidir.
Nicedir Hz. Hüseyin'in şahadetine şahit olan kardeşi Hz. Zeynep gibiyim. Zulmün her gün Hüseyinleri boğduğuna şahidim. Zeynep gibi Yezid'in sarayında Yezid'e karşı sözler biriktiriyorum; ama Zeynep gibi güçlü de olamıyorum. Bazen gökyüzünde hayal meyal bir kervan gördüğüm oluyor, kervanın sonuna takılsam diyorum. Oysa bir geveze serçe kuşu şu çelimsiz kanatlarıyla uzun bir yolculuğa çıkamayacağını bilir. Ama küçük yüreğinde büyüttüğü kocaman bir sadakat yemini varsa ve kanadından âminler tutarsa; o göç kervanının uzaklarda bir yerlerde serçeleri, güvercinleri, üveyikleri, kanaryaları beklediğini bilir.