Kararlaştırılan şekilde, pazar günü ibadete başladı. Feliks de akşam geç vakit eve gelerek kadınla mükemmel bir yemek yedikten sonra, odalarına çekildiler ve Puciya’nın gelmesine kadar kaldılar.
Puciya’nın gece ibadeti için seçtiği yer, yatak odasının bitişiğindeydi. Arada ince bir duvar vardı, gece odadan sesler gelince, Puciya dualarına bir ara vererek hiç kımıldamadan karısına, «Nasılsın?» diye seslendi.
Kadın, alaylı bir eda ile, «Kendimi şuraya buraya atıp duruyorum» dedi.
Puciya, «Bunu neden yapıyorsun, ne faydası var?» diye sordu.
Kadın gülerek, «Bunun manasını nasıl bilmiyorsun?» dedi. «Akşam yemeği yemeyen kimse gece kendisini 1000 defa şuraya buraya atmalıdır diye sizden işitmiştim».
Pucia, bu çırpınmaya, orucun sebep olduğunu sanarak, «Karıcığım» dedi, «sana oruç tutma dememiş miydim. Fakat bir defa yapmışsın, artık orucu değil uykuyu düşünmelisin.»
Kadın, «Ben ne yaptığımı bilirim» dedi, «sen duana devam et.»
Puciya bu cevaptan memnun oldu ve ibadetine devam
etti.
Kadınla papaz, o geceden itibaren başka bir odaya taşındılar ve hayatlarının tadını çıkarmaya devam ettiler. Papaz evden çıkınca kadın da kocasının odasına geçiyordu.
Böylece Puciyo ibadete, kadınla papaz da zevklerine devam ettiler.
Kadın, papazın bu ziyaretlerinden o kadar hoşlaşmıştı ki, kocasının ibadet devresi tamamlandıktan sonra da papazla başka bir evde buluşmaya devam etti.
Öylece Puciyo cenneti boylayayım derken, rehberi olan papazı evine sokmuş ve kadın da saadetini bulmuş oluyordu.