...Çünkü kadının yazgısıdır bu Onca zaman sabır ve sükutla kalmak Dilsiz bir hayalet gibi beklemek Çıkıp da sorgulayan bir ses , bozana kadar sessizlik büyüsünü Böyledir iç dünyası, acı çeken nice kadının Güneşsiz ve sessiz ve derinden, yeraltı nehirlerince Karanlık mağaralardan geçip giden... HENRY WADSWORTH LONGFELLOW
İç geçirerek daha ne kadar sürecek bu bekleyiş, kavuşamamak; incelen kollarımla düştüğüm yatakta nefesim titreyerek özlüyorum seni, dünya sönüyor yokluğunda, gömüldüğüm karanlık ne geceye benziyor ne ölüme.
Reklam
Dışarıda karanlık bir gece başlıyor... Uzaklarda huzursuz bir hayvan gibi homurdanan şehir... Radyodaki şarkı özlemle dolduruyor geceyi. Gece tıpkı benim gibi iç geçiriyor. Özgürlük yasak bana, sen yasaksın... Anılarınla oyalıyorum kendimi... Özleminle oyalıyorum.
Papatya çayı iç :)
Gece karanlık Uykular kaçık Gözler aralık Sancılı ışık Midede seksek Acep ne etsek..
"Sonsuz ışığı yaratan insan kalbidir ve aynı zamanda sınırsız karanlığı yaratan insan kalbidir. Işık ve karanlık, sonsuz bir savaşta sonsuza dek iç içe geçmiştir. Bu, duygusal ve çaresizce bağlı olduğumuz dünyadır.”
Karanlık arzulara karşı sürekli bir gün ışığı oluşturmalı, aklın gün ışığı. Ne pahasına olursa olsun, akıllı, berrak, aydınlık olunmalı. İç güdülere, bilinmeyene verilen her taviz, aşağıya çeker...
Reklam
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
''Ey gece! Ey serinlik getiren karanlık! Benim için bir iç bayramın belirtisisin sen, sen bir bunaltıdan kurtuluşsun! Ovaların yalnızlığında, bir başkentin taşlık labirentlerinde, yıldızların ışıldayışı, fenerlerin parlayıverişi, sen tanrıça Özgürlük'ün şenlik fişeğisin!''
Din adamlarının mağaralara çekilerek aradığı ya da tutsakların ışık görmeyen zindanlarda maruz bırakıldığı karanlık ve yalnızlık nedeniyle normal görsel veriden mahrum kalmak, iç gözü harekete geçirerek düşler, canlı hayaller ya da halüsinasyonlar üretmesine sebep olabilir. Tecritte ya da karanlıkta tutulan kimseleri avutan ya da onlara işkence eden bu parlak renklerle bezeli türlü halüsinasyon silsilelerine verilen özel bir terim dahi vardır: “tutsak sineması.” Halüsinasyonların ortaya çıkması için bütünüyle görsel yoksunluk olması gerekmez, görsel monotonluk da neredeyse aynı etkiyi yaratabilir. Nitekim denizciler günlerini çarşaf gibi bir denize bakarak geçirdikleri zaman bazı şeyler gördüklerini (ve belki işittiklerini de) çok defa ifade etmiştir. Araçlarıyla engebesiz bir çölden geçen gezginler ya da uçsuz bucaksız, tekdüze buzulların arasındaki kutup kâşifleri için de benzer bir durum söz konusudur.
Geceyi seven insanların daha mutsuz olduğunu keşfettiğimden beri sabahlamayı bırakmıştım. Her gün düzenli olarak saat 06.00'da uyanıyor ve güne zorlanmadan uyum sağlıyordum. Taze sıkılmış portakal suyu ile yapılan kahvaltıların kesinlikle mutlulukla alakası vardı, aslına bakılırsa kahvaltı yapmanın doğrudan kendisi bedava bir mutluluktu. Ki
Reklam
Uraz derin bir iç daha çekti ve telefonunu cebine attı. Sonunda karakola gelmişti. Merdivenin basamaklarını çıkarken kafasının içinde yalnızca içindeki öfkenin yankıları dolanıyordu. Öyle karanlık bir arafın içine düşmüştü ki fay hattndan farkı yoktu. Hem altını hem üstünü sarsan, ne zaman harekete geçeceği belli olmayan kaderi belirsiz bir fay hattı gibi hissediyordu. Fakat sevdiklerinin kendi enkazı altında kalmasına izin veremezdi. Bir şeyler yapmak zorundaydı.
Kim iyi kim kötü belli değil, iyilikle kötülük iç içe geçmiş...
Sayfa 299
Ne düşünülürse düşünülsün ve ne istenilirse istensin, ne kadar dirençli olunursa olunsun, karanlığa bakmak, bakmak değildir, derin bir seyre dalmaktır. Bu olgulardan nasıl bir sonuca varmalı? Onların aynı hedefe yönelmeleri karşısında nasıl davranmalı? Bu basıncı ayrıştırmak mümkün değildir. Bu gizemli silsileyi hangi düş izler? Onların, sözün
Sayfa 289 - 290, 4.Basım, Nisan 2021
Gilliatt bazı geceler gözlerini açıyor ve karanlığa bakıyordu. Tuhaf bir heyecan hissediyordu. Karanlığa bakan açık gözler. İç karartıcı, endişe verici bir durum. Karanlığın baskısı diye bir şey vardır. ... karaltılarla maskelenmiş sonsuzluk, işte gece. Bu kadar yığın insana ağır gelir. Evrenin gizeminden ölümün gizemine kadar tüm gizemlerin
Sayfa 285 - 286, 4.Basım, Nisan 2021
"Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığin gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.