İbrahim Kaygın

İbrahim Kaygın
@icazkar
Yokluğun soluk sokaklarında savrulan bir seyyah oldum, ayaklarım yerden kesilirse; kalkamam! Bataklığın içinde tutunacak bir dal ararken, herkes kendi ütopyasında süper kahraman! #143002100
• Britanya Filistin'i işgal ettiğinde Filistin topraklarındaki Yahudi nüfusu 50 bin civarındaydı. 1947'de ise sayıları toplam nüfusun yüzde 31'ine denk gelecek şe­kilde 600 bin civarına yükseldi. Çünkü Britanya, Yahudi göçüne tüm kapıların açılması için destek çıkmıştı. • Osmanlı devrinin sonlarına doğru Yahudiler 600 bin dönümlük araziye sahipken, Britanya'nın zuhuruyla sahip oldukları arazi miktarı 2 milyon dönümü bulmuş­tu. Öyle ki, manda hükümeti devlete ait topraklardan bir buçuk milyon dönümlük araziyi onlara hibe etmişti. Ka­lanları ise Osmanlı döneminde bazı Lübnanlı ve Suriye­ liler'in zimmetlerine geçirdikleri toprakları satın aldılar. Böylece Yahudi yerleşimlerini inşa etmek için köylerdeki binlerce çiftçiyi kendi toprakları ve köylerinden kovdu­lar. • Britanya'nın Filistin'den çıkışından hemen önce, 14 Mayıs 1948 Cuma günü öğleden sonra saat dörtte Yahudiler herhangi bir sınır çizgisi belirtmeksizin devletlerini kurduklarını ilan ettiler. Hala herhangi bir sınır be­lirtmiyorlar ki, böylece "vadedilmiş" topraklar dedikleri ve İsrail'e ait olduğunu iddia ettikleri toprakları Arab­lar'ın elinden alıp özgürce kendi zimmetlerine geçirsin­ler.
Sayfa 30 - Kökler Yayınları, İstanbul 2018, s:30Kitabı okudu
Reklam
Britanya güçleri, 1917 Temmuzu'na kadar Filistin top­raklarına güneyden girme girişiminde başarısız olmuş­lar ve yine Gazze'ye iki defa saldırmışlardı. Ancak yine emelleri boşa çıkmıştı. Çünkü Arab askeri Osmanlılarla omuz omuza işgalcilere karşı savaşmıştı. Ne zaman ki, Arablar Osmanlılara arkalarını döndüler ve Britanya'nın kuyruğuna takıldılar, durum değişti. Furayh Abu Mu­deyyin Gazze, Refah, Bi'r Seb' gibi bölgelerde Ariş ve Gazze'yi işgal etmekten aciz kalan Britanyalılara yardım ederek Osmanlı ordusuna karşı bedevi birliklerini ko­muta etti. Bir anda Arabları kendilerine karşı savaşırken gören Osmanlı ordusu şoke oldu. Böylece Edmund Al­lenby komutasındaki Britanya kuvvetleri Ariş'i işgal et­miş oluyordu. Ekim 1917'de de Refah, Han Yunus, Gazze, Yafa, Beyt Lahm ve Halil işgal edilmiş bulunuyordu. 9 Kasım 1917'de Britanya kuvvetleri artık Gazze içle­rindeydi ve insanlar General Allenby'i karşılıyordu. O ise şu cümleyi kuruyordu: "Bugün Haçlı savaşları bitmiştir!"
Sayfa 29 - Kökler Yayınları, İstanbul 2018, s:29Kitabı okudu
Kassam İslam yolunu tuttu ; Kur'an ve Sünnet'e itimat etti, ikisine de sımsıkı sarıldı. Ve Avrupalılar'dan gelen her türlü dostluk, tavsiye veya yardımlaşma tekliflerini red­detti. Afgani mutaassıb bir masondu. Dahası masonluk için bir de forum tesis etmiş, başkanlığını yürütmüştü. Kuran ve Sünnet'e itimat eden bir adamın masonlukla yan yana gelmesi düşünülemez! Muhammed Abduh'a gelince; kendisini İngilizlerin Mısır'daki reisi Cromer'in sadık bir arkadaşı olarak görü­yoruz. Nitekim şer'i müesseselerde başlattığı "Islah" pro­jesi için Cromer'den destek, yardım ve muvafakat taleb ediyor. Ancak İzzeddin Kassam'ı, tam tersine hiçbir kafir için bir Müslüman üzerinde velayet hakkının olamayacağını ilan ederken görüyoruz. Müslümanların, İngiliz sömürge­si olmasını reddediyor ve bu hastalığın mikrobunun İngi­lizler olduğunu savunuyor. Muhammed Abduh, Sünnet'i teşri kaynağı olması ba­kımından küçümsüyordu. Kassam ise Sünnet'i Kur'an'la beraber esas kaynak olarak telakki ediyordu. Şimdi Mu­hammed Abduh ve Kassam nasıl bir arada olabilir?
Sayfa 23 - Kökler Yayınları, İstanbul 2018, s:23Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Apartman hayatı
Bugün barınma ihtiyacını karşılamak üzere ihdâs edilen ve yaygınlaştırılan apartman mîmârîsi hem İslâmî âdaba riâyet ve hem de sıhhat şartları itibâriyle insanoğlu için bu ihtiyacı gidermenin en kötü bir şeklidir. Tabiatla haşir neşir olmayı ve komşuluk münâsebetlerini imkânsız kılan bugünkü barınma ihtiyacını giderme şeklimiz insan tabiatına
Sayfa 30 - Kadir Mısıroğlu, Hayat Felsefesi Yahud Yaşamak Sanatı, Sebil Yayınevi, 4. Basım, s:30-35Kitabı okudu
Kefr Kasım Katliamı
1956’da gerçekleşen Suez Savaşı’nın arifesinde Tuğge­neral Şadmi, Binbaşı Malinki’yi yanına çağırır ve ona, bağlı olduğu birliğe verilen görevleri bildirir. Hudut koru­malara verilen görevlerden bir tanesi de, Kefr Kasım ve civarındaki köylerde akşam saat beşten, sabah saat altıya kadar sokağa çıkma yasağını uygulamak ve insanların ev­lerinde
Sayfa 76 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s: 76-81 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Reklam
Sekiz yaşında bir çocuk, adı Talal Şakir İsa. Keçisi av­lusundan sokağa çıkmıştı. Ne keçi ne de çocuk birkaç da­kika önce sokağa çıkma yasağı başladığından haberdardı. Çocuk keçisinin peşinden koşayım derken, kurşun yağmu­runa tutuldu ve can verdi. Babası yanına koştu. Tüfek, görevini yerine getirmek­ten geri kalmadı. Annesi kocasının ve oğlunun yanına ye­tişmek istedi. Tüfek görevini yerine getirmekten geri kalmadı. Kızları Nora kardeşinin, annesinin ve babasının yanına koştu. Tüfek görevini yerine getirmekten geri kal­madı.
Sayfa 75 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s: 75-76 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Kefr Kasım katliamının gerçekleştiği gün bir anma günü olmadığı gibi, nisyanın her şeyin üstünün kapatıla­bileceği yeni bir merhale de değildir. Kefr Kasım bir nefretin tarihidir. Herzel’in, Tevrat’ın içinden doğunun yüzüne karşı kılıç çektiğinden bu yana süregelen bir tarihtir. Herkes tarafından unutulmuş, yerle bir edilen köyün sakinleri,
Sayfa 73 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s: 73-75(Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Hak güçle birleşmedikçe, onun boş bir hayalden baş­ka bir şey olmadığını bir daha anlamış oluyorsun.
Sayfa 64 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s. 64 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Pasaport çıkarman gerek, ama çıkaramıyorsun çünkü baban veya yakınlarından biri savaş sırasında ülkeyi terk etmiş ve öylece vatandaşlık hakkını da kaybetmişsin. Se­nin o sırada bir çocuk olman hiçbir şey ifade etmez, Her Arabın o zamanlarda belli bir süre için toprağını terk etti­ğini keşfedersin bir de, ve dönenlerin hepsi gizlice dön­dükleri için, vatandaşlık hakkını kaybederler. Pasaporttan umudunu kesiyorsun ve serbest dolaşım izni için başvuruda bulunuyorsun. Bir de keşfedersin ki sen İsrail toprağında yoksun, çünkü bir ikamet belgesine sahip değilsin.
Sayfa 63 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s.63 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Fellahlara ölümleri halinde bütün mesuliyetin kendilerine ait olduğunu belirten beyanlar imzalattırıyor­lardı. İsrail devletinin manevra ve tatbikat için kullandı­ğı topraklarda çok sayıda mayın kalmıştı, bunun üzerine basıp ölmek veya sakat kalmak sadece kuru bir ihtimal değildi. Bundan dolayı devlet fellahların üzerine yıkmak istedi muhtemel ölümlerinin sorumluluğunu. Fellahlar ise ölüm ve mayınları değil, yaşamayı ve ağza gidecek lok­mayı düşünüyorlardı. Ve gerçekten de aralarından ölenler öldü, sağ kalanlar sağ kaldı. Devlet zaten ikisinden de, hem ölülerden hem sağ olanlardan umudunu kesmişti. Umurunda değildi; onun tek derdi toprağı ele geçirmek.
Sayfa 62 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s:62-63 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Reklam
Yaşlı adam tarlasını sürüyordu. Bir cebinde izin kâğıdı bulunan abasını tarlasında bulunan bir ağaca astı. Dikkat etmediği bir anda, eşeği kendi tar­lasından çıkıp başka bir tarlaya geçer. Bunu gören adam eşeğime yetişeyim diye bir hamle yapıp diğer tarlaya gi­der. Orada bulunan askeri polis hemen işe el koyar ve izinsiz olarak devletin toprağına ayak bastığı gerekçesiyle adamı tutuklar. Adamın - İzin kâğıdım var benim. Şuradaki ağaca astığım abanın cebinde işte... Diye itiraz etmesine rağmen tutuklayıp yargıladılar onu.
Sayfa 62 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s. 62 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
En tehlikeli şey, yabancıların işgali altında olan vata­nında bir lokma ekmeğe muhtaç olmanızdır. Kötü olan başka bir şey daha var: İşgal, bütün gerçekçi vatandaşla­rı açlığın kaçınılmaz olduğu düşüncesine itmiştir, çünkü artık hem silahlar hem siyaset, gittikçe suskunluğa bürü­nüyordu. — Savaş anında ve çatışmalar sürerken, geçimi ve yaşam standardı pek umurunda olmaz insanların. Savaş de­yin, çatışma deyin, kurban giden insanlar bizden olsun! Ama toplar sustuğunda açlık duymak hakkımızdır.
Sayfa 48 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s. 48 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Batı Şeria veya Gazze Şeridi’nden geçip İsrail şehirle­rinde çalışmaya gelen işçiler, henüz alışılmış bir olgu de­ğildi. Hezimetten hemen sonra Arap kamuoyunun genel bakışı, işçilerin çalışmaması, ihtilali reddetmeleri ve dire­niş göstermeleri gerektiği şeklindeydi. Ne var ki sorumlu­ların hiçbiri işgal edilmiş bölgelerde insanların geçimleri­ni nasıl sağlayacağını düşünmedi. Tek dertleri, insanlar durdukları yerlerde sebat edip işgalcilerle işbirliği yapmasınlar. — Toplar sustuğunda açlık hissetmem hakkımdır. Bunu diyen adama daha ne söyleyebilirsin ki? Ne acı ki, hamasetli marş ve konuşmaları öğütüp hamura çevirip ekmek yapamıyoruz.
Sayfa 47 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s. 47 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Her şeyi istila etmekle yetinmediler. Aynı zamanda vatanına ait olma duygunu da istila ediyorlar ki, yarattık­ları gerçek hep seninle vatanın arasında olsun, vatanın sana hep bir yük, hep bir kelepçe, hep bir elem olsun diye. Ama sen bu kelepçesiz özgürlüğü bulamazsın, o yükü ta­şımadan duramazsın, bu acıyı hissetmeden mutlu olamaz­sın. Vatan hafızanda ve vücudunun hücrelerindedir ve her hareketinle daha da çok iç içe girip birbirlerine örülüyor­lar.
Sayfa 45 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s. 45 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
Sadece toprağına ve işine el koymadılar, ay­nı zamanda zihnini, iç dünyanı, senin vatanınla arandaki bağı da o kadar zapt ettiler ki, kendine vatanın ne demek olduğunu sorar oldun. Günlük dertlerin seni bu kadar meşgul etmesi ve her gün hayat savaşı vermen, bazen iş­gal altında olduğunu unutturuyor, peki, sana ikinci sınıf vatandaş olduğunu unutturuyor mu? Bu bir soru değil as­lında. Senin davan demokrasi ve insanlıkla çözümlenemi­yor, çektiğin azap da kendi davranışlarının yarattığı bir sonuç değildir.
Sayfa 44 - Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s:44 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu
235 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.