Özgürleşmiş gibi nefes alıyordum; arınmış, bir anda saadete kavuşmuştum; dudaklarımda berrak bir içecek gibi havayı hissediyordum; yumuşak, mayalanmış, hafifçe sarhoş eden havayı, içinde meyvelerin nefesini, uzak adaların kokusunu taşıyan havayı.
Her şeyi anlamaya başlıyorum. Hafızam yoksa da bu tür şeylerin nasıl olduğunu biliyordum. Rastlantıyla karşılaşmalar, içecek ısmarlamalar. Yargılama ya da taraf tutma şansı olmayan bir yabancıyla -içini dökmenin- çekiciliği. Yavaş yavaş sırdaşlığa kabul etme, gidişat ta ki?..
Herkes pişmanlığı kadar içecek olsa o masadan en son biz kalkarız :D
Bir insanın nasıl hiç pişmanlığı olmaz aklım almıyor. Nasıl yaşıyorlar bu hayatı? Nasıl beceriyorlar böyle kusursuz olmayı? Evden çıktığımdan beri pişmanlıklar silsilesi içindeyim