“ ‘N’olur Meryem, yalvarırım sana’ dedi içimdeki küçük Miran’ın kilise sesi. Meryem'e ilk ve son yakarışım acısına dayanamadığımda beni de öldürmesi için olmuştu. Samimi değildim, ölmek
isteseydim gider, kendimi bir yerden atardım, ‘Beni de öldür!’ demek aslında ‘Acımı al, dayanamıyorum.’ demekti.”
Herkese merhaba
Bugün, Serpin Sinanlıoğlu’nun Hoyrat adlı kitabıyla geldim.
Miran…
Çocukluğu ağabeyinin ölümünün gölgesinde, varlık olarak olan ama duygusal olarak olmayan bir anneyle geçer. Babası ise kendi dünyasındadır.
Annesinden göremediği sevgiyi Leyla da bulsa da zamanı hoyrat kullananların kaderini yaşayacaktır.
Ve bir gün aile yadigarı piyanonun peşinde Bitlis’e düşer yolu. Yolculuktan önce öğrendiklerinin ağırlığıyla…
Bazen hava kasvetlidir. Hem çok sıcak, hem karanlıktır, hem de kuvvetli bir yağış beklenir. Yağsa da kurtulsak deriz. Bu kitap bana tam da onu hissettirdi, şiddetli bir ağlama isteği duyacağımı biliyordum ama inanılmaz bir kasvet vardı kitabın büyük kısmında. Son 80 sayfa su gibi aktı ve boğazımda düğümle bitirdim kitabı. Benim kasvete tahammülümü artıran en büyük sebep @mahirunsaleris’in arka kapak yazısıydı şüphesiz.
Kasvete dayanabilenler, yağmurun keyfini sürecektir.
Keyifli okumalar