Mademki iki ben bir arada olmaz... Şehzade Mustafa ...
Ama en korkunç krizi benlik bahsinde oldu. "O'nun yanına iki ben sığmaz," diye okuyordum. "Sen, ben diyorsun. O da ben diyor. Ya sen öl, ya O ölsün ki bu ikilik kalmasın. Fakat O'nun ölmesi imkânsızdır. Bu ne hariçte ne de zihinde mümkün olur. Çünkü O ölmeyen bir diridir. O kadar lütufkârdır ki imkân olmuş olsaydı senin
Doğan KitapKitabı okudu
Uzak Yalnızlık
Seni bulduğum zaman ilk defa yalnızlığımın beni terk ettiğini gördüm. Önceleri yadırgadım varlığını. Beni her yanımla anlayacak, sevecek bir insanın yanında, yakınında oluvermek şaşırttı beni. İçimi tarifsiz bir korku kapladı. Bir zaman beni apansız bırakıp gideceğini düşündüm. Gün oldu duyduğum yakınlık hissinin seni usandıracağından korkmaya başladım. Yorgundum, uzun yollardan, nice ezik yıllardan gelmiştim sana. Umutsuzdum, arayışlarım hep aynı yerde birleşiyordu: Aldanmak... Sende de aldanıp aldanmayacağımı bilemiyordum önceleri. İçimden bir ses, "O," diyordu, "işte o!" Bir gün geldi ki bütün korkularım, endişelerim de dağılıp gittiler. Artık yalnız değildim. Her şeyin üzerinde bir sen vardın şimdi. Sana gelinceye kadar tattığım bütün acıları, yoklukları, ikiyüzlülükleri, bütün aldanışları unutuverdim. İnsanoğlu mutluluğa ne kadar çabuk alışıveriyor? Yalnızlık dahil, bütün kötülükler uzak bir anı şimdi.
Sayfa 253Kitabı okudu
Reklam
Önümde yatan ölü incecikti, dal gibiydi. Çıplak bedeninde mor noktalar vardı. Bir çifteden çıkan saçmaların izleri olmalıydı. Eğilip daha yakınına sokuldum. Yüzüne bak­tım. Dudakları gerilmişti. Belli ki ilk ölen oydu. Solmuştu yüzü, eskimişti. Saçları alnına yapış­mıştı. Sanki bir kriz anında güçlükle soluk alır gibi bir görünüm vardı yüzünde. Ama hiçbir bu­ruşma yoktu, gergindi yüzü. Dudaklarındaki ka­sılma, çektiği acıdan gibiydi... Yavaşça eğildim. Yüzüne yaklaştırdım yüzümü. Ne kadar da solgundu. Acı, donup kal­mıştı yüzünde. Ağzına sinekler konmuştu, gezi­niyorlardı dudaklarında. Uzanıp üfledim sinek­leri, kovdum. Havalanıp yine kondular. Daha hızlı üfledim. Gözleri yarı aralıktı. Dudaklarımı uzattım, öpmek istedim onu. Ve eğilip öptüm so­ğumuş alnından. Bir daha öptüm. Birden boynundaki yırtığı gördüm. İlk kur­şunu boynundan yiyip çöken kimdi? İçimden yuvarlanıp gelen bir ses, sanki hiç tanımadığım bu genç ölüyle tanıştırmak istedi beni; «Alp bu» diyordu içimdeki ses. Ve taştı dudaklarımdan. Bağırmışım: «Alp bu!» Kendi bağırışımla kendime geldim. Çevreme bakındım. Off, ne kadar kalabalıktılar. Ne kadar yalnızdım. Kimdi bu insanlar? «Alp mi dedin?» «Alp bu,» dedim. «Alp. Hangi Alp? Soyadı ne? O da Orta Do-ğu’da mı okuyor?» Soruyorlar: «Alp diye biri var mı o fotoğraf­ların arasında?» Yanıtlıyorlar: «Yok komutanım.» «Kim bu Alp?» «Alp bu» dedim, sustum. Ne demek ‘Kim bu Alp?’ Artık hiçbir soruyu yanıtlamak istemiyor­dum. Zorladılar, ama konuşmadım. «Tamam. Yeter. Götürün.»
Aklım hayallerimle doluydu, tek düşündüğüm muhteşem bir dansçı olmak ve her şeyden uzaklaşmaktı. Ötesi değil. Kumru Sonat ismini dünyanın en ünlü dansçıları listesine yazdırmak istiyordum. Dans yeteneğimin olmaması bile bu hayalleri kurmama engel olamamıştı. Çalışıyordum, çabalıyordum, deniyordum. Beni ayakta tutan buydu, beni yere düşürmeyen hayallerimdi. Oysa şimdi içimden bir ses "Ne anlamı var ki?" diyordu. Gecenin bir vakti sokakta yürüyüp nereye gideceğimi düşünürken doğum günüm olduğunu fark ediyorsam hayallerimin beni avutmasının ne anlamı var ki?
Beni ayakta tutan buydu,düşmeme engel olan şey hayallerimdi.Oysa şimdi içimden bir ses "Ne anlamı var ki?" diyordu.
Ben, Şeküre…
Biliyor musunuz, o beceriksizliğe, o mahzun çocuk bakışlarına aşık olduğumu hissediyorum ben. Bunu ona en kızmam gereken zamanda ona acırken hissettim. ‘Vah zavallı çocuğum’ diyordu içimden bir ses. ‘Hem bu kadar acı çekebiliyorsun, hem de bu kadar beceriksizsin.’ İçimden onu öyle bir korumak geliyordu ki, yanlış bir şey bile yapabilir, o şımarığa kendimi verebilirdim.
Sayfa 206
Reklam
Öyle içten öyle masum bakıyordu ki kıyamadım, kıyamam da... Öyle ki içimden bir ses "Sana ihtiyacı var."diyordu.
Sayfa 152Kitabı okudu
Öyle ki içimden bir ses “Sana ihtiyacı var.” diyordu.
Sayfa 152Kitabı okudu
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Kalbimdeki koca boşluğu bir türlü dolduramıyordum. İçimden bir ses ye kızım diyordu, ye, öyle bir ye ki kimse Seymen Abi'nin yaptıklarını yapamasın bir daha. Ne bulursan ye.
55 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.