Elinde açılmış bir mektupla, soluk soluğa girer.) İnanılmaz bir şey baylar! Müfettiş sandığımız adam müfettiş falan değilmiş. HEPSİ BİRDEN Nasıl müfettiş değilmiş? POSTANE MÜDÜRÜ Hem de hiç değilmiş; işte mektupta yazıyor... KAYMAKAM Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Hangi mektupta? POSTANE MÜDÜRÜ İşte kendi mektubunda. Postaneye bir mektup
376 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 1 hours
Kısa boylu, çelimsiz ve babasının gözüne bir türlü giremeyen Patroklos, trajik bir kaza sonucu bir çocuğun ölümüne sebep olmuş ve Phthia krallığına sürgüne yollanmıştı. Bundan böyle Kral Peleus'un ve onun altın oğlu Akhilleus'un -"Yunanların en iyisinin"- gölgesinde diğer yetim ve sürgün çocuklarla birlikte büyüyecekti.
Akhilleus’un Şarkısı
Akhilleus’un ŞarkısıMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202013.6k okunma
Reklam
"efendimiz, elinizden topraklarınızı çıkarmak ve onları benim idaremden almak akıl kârı değildir."buna karşılık Kendi içimden gelen bir ses:"toprağını tutma, toprağını tutmayacak olduktan sonra bu koca idare teşkilatını korumakta da mana Yok, zaten sibirya'yı boylayacaksın. Senin bu topraklara, ne de bu eve manevi bir bağlantın da kalmıyor.."diyordu. Fakat buna diğer bir ses hemen cevap veriyordu:"peki, sibirya'da sonuna kadar kalmaya mı gidiyorsun? Şayet evlenirsen çocukların olabilir. Sana bu yerler anandan babandan geliyor. O halde senin de onları çoluk çocuğuna bırakman gerekir. Toprağa karşı bir takım görevler vardır; hem her şeyi vermek, dağıtmak kolay ise de onları yerine koymak çok güçtür. Bugün sana gerekli olan, hayatını düzenlemek, yerlerinden ne kadar mümkünse o kadar çok bir gelir almaktır. Düşün ki, bugün şu yapmak istediğin gerçekten vicdanından doğan bir hareket değildir; bunun altında, bu işi yapıp herkesin hayranlığını kazanmak zayıflığı gizlidir. Üzerine hakim olan böyle zayıflatan başka bir şey değildir..."
Sayfa 240 - kum saati yayınlarıKitabı okudu
396 syf.
6/10 puan verdi
O kadar o kadaaaar anlatıldı ve tanıtımı yapıldı ki bu kitabın.. Vaktinde işlerim vardı da okuyamamıştım ve içimden bir ses o kadar da beğenmeyeceksin diyordu.. Cağnım iç sesim! Kafa dağıtmalık, 5 saatte bitiririm ben bunu diyorsanız okuyabileceğiniz bir kitap. Bilmiyorum, belki başkalarına güzel gelebilir ama bence kitabın geçtiği zamanla ilgili bir sıkıntı var gibiydi. *spoiler* Yani yazar cadılık denince akla gelen mistik havayla günümüz teknolojik dünyasını bir arada kullanmıştı ve aslında tam da kullanamamış gibiydi.. Büyü falan diyorsunuz arkada televizyon açık oluyor kitapta.. bilmiyorum, sevmedim zaman konu uyumunu. Havada kalmış gibiydi biraz anlatılanlar. Onun haricinde karakterler fena değildi. Mükemmel olmayan bir baş karakter vardı ki bu benim gözümde artıdır. Yan karakterler de fena değildi ve 7 puanlık bir kitap da değildi. Herkese iyi okumalar!
Bela
BelaSally Green · Dex Yayınevi · 2014415 okunma
Alibaba'nın bu sayısı ile Markopaşa'nın 1.dönemi kapanacaktır. Bir yılı az geçen bu dönemde Markopaşa 23, Merhumpaşa 4 , Malumpaşa 5 ve Alibaba 4 sayı çıkabildi. 55 haftanın 36'sında çıktığına göre, 19 hafta gazete engellerle karşılaştı, yayımlanamadı. Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de içeriye girdi. Gazete üzerinde hükumetin, sıkı yönetimin,
440 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Öyle muhteşem bir kitap ki Ayşe Kulin yine döktürmüş. Sonuna kadar heyecanla okudum ve Son sayfada içimden bir ses "hayır bitmeeeee" diyordu.
Tutsak Güneş
Tutsak GüneşAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20155.2k okunma
Reklam
“Ama içimde bir yerlerde -gerçekten derinlerden gelen- bir ses bana dedi ki: sesler yalan söylüyor. İçimden gelen bir ses diyordu ki: Bu kadına güvenebilirsin.”
Sayfa 339 - MartıKitabı okudu
ACIDA OLSA DOĞRUYU SÖYLEYİNİZ...
Gencin birisi Kâbe'de hep, Ey doğruların yardımcısı olan Allah'ım, ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah'ım, sana hamdü sena ederim diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi, (Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?) der. O da anlatır: - " 7-8 sene önce yine Kâbe'de iken
İçimden bir ses diyordu ki: — Bunların hepsinin elbette ki bir manası vardır. Ama sen anlayamıyorsun. Çünkü sen bir cahilsin! Kaf andaki bütün sermayen, bir öğretmen okulu'nun basmakalıp te­kerlemeleri üzerine işlenmiş karmakarışık birtakım ta­hayyülden başka nedir ki? Hatta istanbul'dan bir da­rülfünun şahadetnamesi de alabilirdin. Fakat sanki ne değişecekti? Belki mecelle kaidelerini sen de ezberleyecektin. Tek yabancı dil bilmeyen, evlerinde kütüphaneleri bulunmayan, koltuklarının altında telif eserleri olmayan birtakım asık suratlı hocalar sana dünya tari­hinden, iktisattan, coğrafyadan dersler vereceklerdi. O dersler, o takrirler ki, en kabadayısının özünü bir incir çekirdeğine sığdırmak kabildir. Sen, bir yabancı dil bile bilmiyorsun. Muallim mektebi sana ne vermişse onu bir adım bile ilerletemezsin. Avrupa'ya tahsile gideyim desen seni kim gönderir? Memleketinde tek dikili ağacın ve bir yerde bir tek kuruşun bile yok... Halbuki hem senin ömür çürüttüğün o yarı kışla mekteplerin, hem o dilsiz, kitapsız, fakat kof, asık suratlı hocaların arkasında, ne senin, ne de onların bilmediğiniz başka bir âlem var: Bilgilerin, fikirlerin, kül­ türlerin âlemi. Beşerin asırlar ve asırlar boyunca biriktirdiği fikir sermayesi... Sen onun yolunu bulmalısın yavrum, onun kaynağını... Sen anlamıyorsun ama her şey ona dayanarak yürüyor. Terakkiler, medeniyetler, hatta isyanlar, ihtilâller bile...
157 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.