"...İçinde bir acı, boğazında bir yumruk düğümlenir. Kusmak istesen de yapamazsın. Her acı bir diğerini aratır, ya da hatırlatır. İçindeki yaralar kabuk bağlamışken biri gelir ve söker atar onu. Başa sararsın gördüğün kanla. Tuz basan da olur tabi. Bu onun vicdanına kalmış. Aslında biraz vaktimiz olsa konuşmadan durup düşünmek için, o zaman daha mı ağır ilerlerdi hayat. Ama çok acelemiz var öyle değil mi? Belki de o zaman bu kadar kırıcı olmazdık. Sen kırıldığını söylüyorsun bana? Ya senin kırdıkların! Melek değilsin değil mi? Geçmişte kimin bedduasını aldım, kimi kınadım acaba? Tanıdık geldi mi?..." HANGİMİZ MASUMUZ? – BURÇİN MENGÜTAY Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi, sayı 38
#unutMADIMAKlımda
37 ölü, milyonlarca şiir yaralı._sizleri tanıyordum sabahları geçerek önümden giderdiniz işlerinize siz kendini amber ağacı sanan karalahana suratlı manav yüreğini örümceklere diktiren terzi çırağı siz çocuklara çarpıp kaçma eğilimli belediye şoförü maçlarda peygamberlere küfreden zabıta memuru evet siz siz öğrencilerine Atatürk
Reklam
Hangisi daha kötü?
Artık Bebek gözünden dünyayı göre bilmek gerçekten imkansız biz büyümüş insanlar için. Her şeyi olduğu gibi görebilmek sadece o saf canlara mahsus, ayçiçeği güzel sarı bir çiçek gibi, olgunlaşmamış mısırı yeşillik gibi,böceği sevimli yaratık gibi, tavşanı-kuzuyu-ineği sevimli arkadaşlar gibi, kadını kadın, erkeği erkek, çocukları da melek gibi görebilmek. Ne kadar küçüksen içindeki kötülük de o kadar küçüktür, büyüdükçe içindeki kötülük de büyür. İşin tuhafı hangisi daha kötüdür? Çok bilen büyükler mi, az bilen büyükler mi, hangisi insanlığa, canlılara, tüm dünyaya ve de evrene daha zararlıdır ?
Aşkın ölüm hali
Kilise çanlarını andıran o iğrenç sesiyle kapı çaldı birden Zarife kaç defa değiştirmek istemişti oysa bu uğursuz sesi Küçük tosun kapının çığlıklarına dayanamayıp uyandı beşiğinde Zarife kocasına bir değiştirmedi şu kulakları delen lanet zili diye söylenerek mutfaktan çıktı yeşil mutfak önlüğünde ellerini kurulayarak kapıya yöneldi
Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana mendili kan kokan sevgili arkadaşım usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın macerasında yolun sonunu söylüyordu günahkar iki melek olan sağdıçlarım Al birkaç bulutlu sözcük atlasını sırtında
Mümtaz ( yorumlarınızı bekliyorum :) 3.
- Hayatımın hiçbir evresinde böylesine şaşıracağımı hiç düşünmezdim. Ben Mümtaz’ı yazıyordum ve Mümtaz içindeki acıyı anlamak ve yazarını keşfetmek için aynı şekilde Mümtaz’ı yazmaya başlamıştı. O an Mümtaz’ı yazmaktan vazgeçtim… Aklıma takılan en büyük soru işareti benim zihnimde yer almaya başladı?. Ya inanç dediğimiz, yaratıcı dediğimiz şey
Reklam
Uluma (Howl)
“Uluma” (Howl) sadece Beat edebiyatının değil, o güne kadar yazılmış tüm lirik edebiyatın en gaddar dille yazılmış ancak bir o kadar da etkileyici, gözlerimizi kimi zaman yuvalarından çıkaran, kimi zaman ise yaşlarla dolduran şiiridir. Uluma terbiyesizce yazılmıştır, bir Columbia Universitesi mezununa hiç yakışmayacak cinsten dizelerle doludur,
Orhan Pamuk Okuması Sonrası
Aslında romancı olmak istiyordum. Ama anlatacağım olaylardan da anlayacaksınız ki romancı olamadım. Şimdi ise burada, çocukluğumdan beri babamla ufak tefek de olsa sorunlar yaşayıp, bir nevi sığındığım bu sessiz evde, saf ve düşünceli bir romancı gibi camdan, az ilerideki bahçede çalışan kuyucu ustası ile çırağını izliyordum. Bu sessiz evimiz
305 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.