Hatırla
Yıkık harabeye yolun düşerse, Yuvasından ayrı eşi hatırla. Damla damla dolan bir kap taşarsa Sabrın çatlattığı taşı hatırla. Kör bulutlar maviliği boğarken, Yıldırımlar yeryüzünü döverken, Gökten şarıl şarıl yağmur yağarken
Ve gördüğümüz gibi, çimentodan dev bir kare olan bu kentte ve kapalı bir arenaya dönen bu daracık ülkede durmadan halkalar, alevden çemberler çiziyor: İçi boş savlarının, nefretlerinin, körlüklerinin içine, yıkık duvarların arasına hapsolmuş gibi kapanıyorlar. Birbirlerine sadece top ve makineli tüfek atışlarıyla, bıçak veya ustura darbeleriyle hitap ediyorlar. Sonunda onları çürümenin ileri bir aşamasında içine alan deniz ise, savaşanları hiçlikte barıştırıyor.
Sayfa 95 - Lemis YayınKitabı okudu
Reklam
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
_Kitap okumayan cahil halk kitlesi, edebiyatın yarattığı zihinsel devrimden etkilenmemiş olarak kalır. Bu yüzden Avrupa’da sözlü olarak bugüne gelmiş olan boş inançlar, genellikle dinden çok daha eski ve ilkel tiptedir. Eğitimli dünyayı baştan aşağı sarsmış ve değiştirmiş olan büyük entelektüel güçler, köylüleri pek etkilememiştir. Onlar, en
Bu kuytu ve çukur bahçe, benim mezarım; bu rutubetli topraklara, bu yıkık setlerin altına, bu yosunlu havuzun suları içine ne arzular, ne emeller, ne hülyalar gömdüm!
Turgut'un vedası... "Bitmiyoruz, ürkme sevgilim. İçimde tam da tanımına uygun bir acı var. Belki de bir türlü ne kendime ne de sana yaşatamadığım baharların sitemi bu hastalık. Cezamı çekiyorum. Var oluşuma yeteri kadar hizmet edemediğim, bizim için yaratılan dünya nimetlerinden olması gerektiği kadar faydalanmadığım için her biri
Sayfa 329Kitabı okudu
Reklam
Yardımsever insanlar
Hemen işe başladılar. Önce Momo'nun oturduğu yarısı yıkık taş odacığı ellerinden geldiği kadar düzeltip onardılar. İçlerinden duvarcı olan birisi, odanın içine küçük bir de taş ocak yaptı. Paslı bir soba borusu da bulununca ocak tamamlanmıştı. Yaşlı bir marangoz birkaç eski sandık parçasından bir masa ile iki sandalye yapıverdi. Ve kadınlar da bir demir karyolayla az yıpranmış bir yatak ve iki yorgan getirdiler. Böylece, eski harabenin sahne altına rastlayan bu küçük taş kovuk, artık rahat bir odacığa dönüşmüştü. Sanatçı bir ruha sahip duvar ustası son olarak duvarlardan birini güzel bir çiçek resmiyle süsledi. Hatta resmin çerçevesini ve asılı olduğu çiviyi bile boyamıştı.
Sayfa 17 - PegasusKitabı okudu
Gökhan Çınar - Terapist Kafası
Başkalarına güçlü görüneceğim derken kendini kendi içine gömdün. Nerede başladığın, nereye gittiğin hakkında bir fikrin yok. Yürüyüp gidiyorsun. O yollardaki insanları da artık görmek istemiyorsun. Kul hakkı yiyenlerin ağzında ömrün çiğneniypr. Tiksiniyorsun, artık bakmadan yürüyorsun. Hak yerken üstüne ahlak satıyorlar. Utanıyorsun, artık duymadan yürüyorsun. Düzen satılmış, sistem çökmüş, vicdan körelmiş. Öfkeleniyorsun. Aslında çok üzgünsün. Bedenin ayakta, duyguların yıkık. Gövden hayatta, ruhun kayıp. En kötüsü ne biliyor musun? Umut yorgunluğu. Anlamlar yüklenmiş, gözlerde büyütülmüş ve ellerde patlamış bir umudun telafisi çok zor oluyor. Sana mutlu çocuklar ve yeni baştan çocukluklar vadediyorlar. Sana, üstü gölgelenmiş bir aydınlığı açma sözü veriyorlar. Sana bin mevsimdir beklediğin p gerçek bahar gelecek diyorlar. Sen yorgunluğunu unutup hızlanıyorsun. Yolda şarkılar tutturuyorsun. Rotayı yeniden oluşturuyorsun. Sonra kendi umuduna çarptığın bu kazada ağır yaralanıyorsun. Hayal kırıklığı dediğin şey yürürken batıyor tabii. Umudun yorgunluğu da sırtına çöküyor. Sen bu ağırlığın altında eriyip küçülüyorsun. Yol gözünde büyüdükçe büyüyor. "Yolu bitirmek zorundayım" dedikçe biraz daha çöküyorsun. Bak, senden seni sen yapan şeyleri alıp içine boşluklar koydular. Sen ise onları artık neyle dolduracağını bilmiyorsun. Her gece ruhun hasta uyuyorsun sen, ecelinle uyanıyorsun her sabah. Hâlini sorsalar yalancı bir ezberle iyiyim diyorsun.
" ben de, ben de bu bahçe gibi çürüyeceğim ; günün birinde, farkına varmaksızın ben de ansızın bir tabaka kuru yaprak yığını altında görülmez olacağım! bir gün, mevsim ne çabuk geçti der gibi gençliğim de çabuk geçti, gitti diyeceğim! ve her şey olup bitecek! evet! her şey olup bitecek, fakat bu bahçe, kim bilir daha kaç defa dirilecek, kaç defa gençleşip pişecek, serilip serpilecek!" " bu kuytu ve çukur bahçe, benim mezarın ; bu rutubetli topraklara, bu yıkık setlerin altına, bu yosunlu havuzun suları içine ne arzular, ne emeller, ne hülyalar gömdüm!"
Sayfa 118Kitabı okudu
"Bu kuytu ve çukur bahçe, benim mezarım;" dedi, " bu rutubetli topraklara, bu yıkık setlerin altına, bu yosunlu havuzun suları içine ne arzular, ne emeller, ne hulyalar gömdüm!"
Sayfa 131 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
105 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.