Kim bilir kaç milyon bebek, doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış, daha o anda yaşlanmaya başladığı ve ölüm mahkûmu olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir. Daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini, idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez. Oysa bunların hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyarlarca kişi "normal" denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülmüş.
Her şeyi bozan ve solduran, benim idam mahkûmu soluğum.
Reklam
+39
Söylediklerinden ne kadar da emin görünüyordu, değil mi? Halbuki, kesin doğruluğuna inandığı hiçbir şeyin kadın saçının bir tek teli kadar değeri yoktu. Yaşadığından bile emin değildi zira bir ölü gibi yaşıyordu. Ben hiçbir şeyi olmayan bir adam gibi görünebilirdim. Ama kendimden emindim her şeyden emindim, onun olduğundan daha emindim;
Sayfa 108 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Ama hayır, ben iyiyim aslında." Dik oturmaya çalıştı. "Yeni doğmuş bir bebekle kimse iyi olamaz. Bayan Zott. Bu küçük yaramaz kanınızı emecek. Halinize bakın, idam mahkûmu gibisiniz."
Elizabeth ve komşusu SloaneKitabı okuyor
17.yy'da askerlik
17. yüzyılda askerlik yapmak ile idam mahkûmu olmak arasında fazla bir fark bulunmasa da, askerlerin büyük bir bölümünün gönüllü olması hayret verici bir durumdur. Köylerden zorunlu asker toplayan Isveç ordusu haricinde, diğer tüm orduların nitelikleri büyük benzerlikler taşıyordu. Isveç'in de dahil olduğu tüm ordular İrlandalı, İskoç, İsviçreli, İngiliz, İtalyan ve Hırvat paralı askerlerden yararlanırdı. Subaylar ise çoğunlukla soylulardan seçilirdi (Fransa ve Ispanya'da senyör ve hidalgo seviyesinde olanlar). Bunların büyük bölümü de ailesinden miras alma ihtimali çok az olan ikinci ve üçüncü oğullardı. Kimi aileler oğullarına askeri eğitim aldırır ve bu çocukların, ileride müteahhit sıfatıyla asker toplama, donatma, yetiştirme ve savaşa girme yetkisi olurdu. Generaller, albaylar ve yüzbaşılar para kazanmak ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek için asker toplama yetkisine sahipti.
Sayfa 357Kitabı okudu
Bir idam mahkûmu ölümünden bir saat önce, galiba şöyle düşünmüş... Eğer yüksek bir yerde, bir kayanın üzerinde, ancak iki ayağını koyacak kadar daracık bir yerde oturması gerekse, çevresinde uçurumlar, okyanuslar olsa... sonsuz karanlıklar, sonsuz bir yalnızlık, bitmez tükenmez fırtınalar sürüp gitse... O, bir arşıncık yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, kıyamete kadar ayakta dursa, yine de öyle bir yaşayış, o anda ölmekten daha iyidir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.