Platon'a göre hakikat sürekli değişkenlik gösteren, çoğu zaman her insanda farklılıklar gösteren duyumlarda değildir. Hakikat, filozofların farklı biçimlerini düşünebilecekleri idealar dünyasında ebedi ve değişmez biçimde bulunur. Buna göre filozofların amacı toplumu bu ideal modele uygun olacak biçimde değiştirmektir.
o beni platonik aşık yaptı, bende onu ütopik sevgilim. kim bilir
belki bir gün descartes'te buluşuruz.
oturur birer çay söyler bir birimize pragmatik yaklaşmayı bırakıp, aynı teoremin içinde, hümanist birleşiriz.
ben ona sanat felsefesinden bahseder, gözlerinin idealar dünyasında ne anlama geldiği anlatırım.
o da varoluşçu akımdan söz eder belki bana, karşısında tümevarima giden bir somut fark ederse, psiko-analizle teşhis edebilir pekâla sevgimi.
neden olmasın?
sonra ben ona bir soru sorarım, "beni seviyor musun? diye, cevap veremez, susar belki sıkılır nihilist yanlarımdan, egoistleştirmemden
onu çeker gider başka reel düzleme.
aklımda sayısız soru işereti bırarak,
içimdeki eflatun'u tanrısız.
my god,
felsefe böyle bir şey işte.
Platon, bilen öznenin İdealar dünyasına ait bir varlık olduğunu söylemişti... Oysa, Berkeley'de özne üzerine vurgu ağır basmaktadır. Onda İdealar, yani düşünceler veya tasarımlar, öznededir; yalnızca onun bilinç içerikleri olarak vardır.
Dinlə bağlı məlumatsızlığım səbəbilə oxumaqdan çəkinsəm də, nəhayət, oxumağa başladım.
• Giriş hissədə yazıçı, Din və Tanrı ilə bağlı olan düşüncələrini necə formalaşdırması barədə yazıb. Bunu oxuyan zaman həqiqətən, daha öncə heç bilmədiyim terminlərlə qarşılaşdım, buna görə də, tez-tez dəftərə qeydlər və wikipedia'dan istifadə etdim (bunlar
Platon'a göre insan ikiye ayrılmış bir varlıktır. "Akıp giden" bir bedenimiz var. Duyular dünyasına ayrılmazcasına bağlanmıştır bu beden ve bu dünyadaki diğer her şeyle aynı kaderi paylaşır (örneğin bir sabun köpüğü ile). Bütün duyularımız da bedenimize bağlıdır ve dolayısıyla güvenilmezdir. Ama bunun dışında ölümsüz bir ruha da sahibiz.