İdealar kuramı Platon'a göre bilinen şeyler sadece gerçek olmakla kalmayıp ayrıca kusursuz ve değişmez olmalıdır. Ne var ki mağara içindeki yaşam tarafından simgelenen görgül (ampirik) dünyadaki hiçbir şey bu tasvire uymaz: uzun boylu bir kişi ağacın yanında kısadır; öğleyin kırmızı görünen bir elma akşam karanlığında siyah görünür vs. Görgül dünyadaki hiçbir şey bir bilgi nesnesi olmadığı için Platon, İdealar (fikirler) diye adlandırdığı kusursuz ve değişmez varlıklardan meydana gelmiş başka bir evren (mağaranın dışındaki dünya) olması gerektiğini ileri sürer. İdealar dünyasında örneğin bir Adalet İdeası vardır; herhangi bir adil eylemin adil olması, Adalet İdeası'nı taklit ya da kopya etmesi sayesindedir. Mağara Alegorisi'nde ileri sürüldüğü gibi İdealar arasında bir hiyerarşi vardır; hepsine egemen olan, Güneş tarafından simgelenen İyilik İdeası'dır. Öbür İdealara nihai anlamını veren, hatta onların varoluşunun altında yatan bu ideadır.
Sayfa 9
144 syf.
·
Not rated
karamsar bir yol gösterici
Schopenhauer kitaplarını afilli aforizmaları bulup çıkarmak için okuyor birçok kişi. Eminim ki onu okuyan çoğu kişi felsefesinden habersiz. Bu yüzden ‘karamsar felsefeci’ olarak anılıyor. Oysa karamsarlığının içindeki güzelliği görebilmek ve kitaplarını doğru yorumlamak için onun felsefe sistemini bilmek gerekir. Ben de biraz bu felsefe sistemini
Hayatın Anlamı
Hayatın AnlamıArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20102,876 okunma
Reklam
...ortada aslında üç tür varlık olduğunu söyleyebiliriz. A) Önce her türlü varlığın asli örnekleri, orijinalleri, arketipleri olduklarını söy­lememiz gereken idealar vardır. Sonra B) bu İdeaların görünen dünya­ da kopyaları olan doğal veya insan elinden çıkma ürünler vardır. Örne­ğin idealar dünyasında bir insan İdeası, bir at İdeası, bir masa ideası bulunmaktadır. Duyusal dünyada bu İdeaların kopyası veya taklidi olan insan ve at gibi doğal varlıklar olduğu gibi masa gibi insan elinden çıkmış yapma şeyler de vardır. Ama duyusal dünyada bir de C) bu so­nuncuları taklit eden şeyler , örneğin insan heykeli, at veya masa resmi vardır. Görüldüğü gibi bu son tür şeyler bir kopyadan daha çok kopya­nın kopyası veya taklidin taklididirler (597 -599). Benzeri şekilde bir in­sanın kendisinin ideaya nispetle bir yarısı olmasına karşılık, bu insanın su üzerine akseden hayali, kopyanın kopyası veya hayalin hayalidir.
Platon Devlet'in V. Kitabında ele aldığı idealar Kuramı vesile­siyle bu ikinci konuya, yani idealar varsayımının kendisini temellendi­recek, onun teminatını sağlayacak şeye geri dönmektedir. Sözünü etti­ğimiz pasajda vermiş olduğu Bölünen Çizgi benzetmesiyle önce dün­yayı ikiye ayırmaktadır. Bunlar a) görünen şeyler dünyası veya duyusal dünya
Sayfa 234Kitabı okudu
128 syf.
·
Not rated
Platon'un Filozof Yöneticilerine, Makyavelli'den politik telkinler..
Platon, ortak yaşam alanlarının daha yeni yeni dizayn ve imal edildiği, Yunan kent şehirlerinin idaresi için ideal yöneticileri, yine kendi idealar dünyasında kurgulamıştı. Hocası Sokrat'a: "Bir şehrin söylem düzeyinde ortaya çıkışını öneriyorum" dedirtmesi, tekerleklerin dönmeye başladığın andır. Şehrin(Polis), kurum, kanun ve koordinasyon yapılarının oluşmadığı bir çağ ve ortamda Platon, davasında pekala haklı olabilirdi. Ya 1800 yıl sonra, Machiaevelli de Platon'da olmayan ne vardı? Tabii ki Devlet. Machiaevelli, artık spekülasyonlarla, bir devletin yönetilebileceği(yöneticinin niteliğindenbağımsız olarak) varsayımını, fiili tecrübeleriyle yenidendüzenleyebilecek düzeydeydi. Artık, asıl mesele, "bir şehri oluşturmak değil" hali hazırda varolan bir şehri idare ve muhafaza etmekti ve bu uğurda her yol mübah olabilirdi. Vicdana karşı aklı, sevgiye karşı korkuyu da tercih etmek pekala bütünün dirliği ve düzeni için tercih edilmeliydi.. Machiaevelli'nin salık ettiği telkinler manzumesi, Leviathan'a kadar hakkettiği değeri göremedi.. ...
Prens
PrensNiccolo Machiavelli · Remzi Kitabevi · 201414.7k okunma
773 syf.
7/10 puan verdi
Metafizik alanına da giren bu konunun ontoloji ile arasındaki ilişkiye baktığımızda: bireyin kendi bedensel varlığı dışında kendi iç dünyasına yönelerek kendi benliğini (tini) ruhsal varlığını bulmasıdır. Daha sonra ise kişinin bu durumu kozmik noktada birleştirerek herşeyi bir hiçten ibaret olarak görür. Gerçek varlık (tin)dedir. Tıpkı platon'un idealar dünyasında ki verilen (mağara allegorisi)de ki örnekteki gibi bedenimiz de gölgeler gibi bir yanılsamadan ibarettir. Gerçek benliğimizi (tin)i görebilmek için ise mağaranın dışındaki ışığı görmek lazım. Evrendeki canlı ve cansız herşey atom parçacıklarından meydana gelir. Daha derine indiğimizde ise atomlar da kuark denilen parçacıklardan ve bunların ise: bugün fizik bilimi ve alt bilim dalları olan kuantum ve mekanik fiziğinin ilgi alanına giren aslında herşeyin maddesel olarak en kökünde bir boşluğun olduğu ve maddeleri oluşturan temel noktaların ise titreşimler olduğu aynı zamanda metafizik alanına da giren ve bir diğer adıyla (morfik rezonans) olarak ta tanımlanan bu konuyu biraz daha açmak gerekirse örnek bir insan olarak ben ile cansız bir nesneyi birbirinden ayıran atomik yapımızın yanı sıra titreşim kat sayimizdir. Eğer ben o frekansı, titreşim kat sayısını bulduğum anda o nesne ile bağlantıya geçebilir veya başka bir şekile sokabilim. Ama en önemlisi o (tin)sel ruhsal bir varlık değildir. Bu durumda bugün metafizik ile pozitivist bilimi birbirinden ayıran en büyük sorulardan birini akla getiriyor. Akıl, bilinç maddeci yani bedenimize ait bir noktadan mı oluşur. Yoksa (tin)sel yani ruhsal beden dışı bir yapıdan mı oluşur?
Varlık ve Hiçlik
Varlık ve HiçlikJean-Paul Sartre · İthaki Yayınları · 2018882 okunma
Reklam
Azcık aklım vardı, o da kitap sayesinde uçup gidecek:)
Önce duyularda var olmayan hiçbir şeyin bilinçte de var olama­yacağını vurgulamıştır Aristoteles. Platon da diyebilirdi ki, önce idealar dünyasında var olmayan hiçbir şey doğada da var ola­maz. Aristoteles Platon'un bu şekilde şeylerin sayısını iki katına çıkarmış olduğunu savunmuştur.
Sayfa 339 - PdfKitabı okudu
Spinoza ve aşkın diyalektiği
Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu kitabında "aşkın yüce anından" bahsetmişti (le moment sublime de l'amour). Bu yüce an "aşkın iade edildiği" andır... Sevgi her zaman karşılığını aynıyla bekleyen bir duygu olarak görünür burada... Bir karşılıklılık beklentisi --ve çok basitleştirirsek, birini
Bu ideaların özellikleri nelerdir? Onlar ezelî, ebedî, hareketsiz, değişmez şeylerdir. En önemli özellikleri ise tümel ve madde-dışı olmalarıdır. Bir örnek vermek gerekirse bu dünyada doğan, büyüyen, ölen birbirinden farklı bireysel-duyusal milyarlarca insan olmasına karşılık, idealar dünyasında doğmamış, ölmeyecek olan, asla değişme içinde bulunmayan tek bir 'İnsan' ideası (kendinde insan) vardır.
Sayfa 153
Ruh bizim vücudumuza gelip yerleşmeden önce de, var olmuştur. Bir zamanlar idealar dünyasındaydı ruh. Ama bir insan bedeninde yeniden kendine geldiğinde, mükemmel ideaları unutmuştur artık.Ve sonra bir şey olur, harika bir süreç başlar. İnsan doğadaki biçimleri algıladıkça , ruhta yavaş yavaş zayıf bir hatırlayış gerçekleşir. İnsan bir at görür ama mükemmel olmayan bir at. Bu ruhun bir zamanlar idealar dünyasında görmüş olduğu mükemmel atı belli belirsiz hatırlaması için yeterlidir. Böylece ruh asıl evini özlemeye başlar tabii. Platon bu özleme Eros diyordu. Bu sözcüğün anlamı sevgidir. Yani ruh kendi asıl kökenine yönelik bir tür "aşk dolu özlem" hissetmeye başlar. Artık bedeni ve duyusal olan her şeyi yetersiz ve önemsiz saymaktadır. Sevginin kanatlarında idealar dünyasındaki "yuvasına" uçmak ister. Bedenin zindanından kaçıp kurtulmayı arzular..
Reklam
Platon - Aristoteles farkı 2
Platon etrafımızda, doğada gördüklerimizi idealar dünyasında -ve dolayısıyla insan ruhunda- var olanların yansımasından ibaret sayar. Aristoteles tam tersi görüştedir: İnsan ruhunda bulunan şeyler, doğadaki varlıkların bir yansımasıdır. Aristoteles'e göre Platon insan tasavvurlarını gerçek dünyayla karıştıran mitsel bir dünya görüşüne takılıp kalmıştır
Sayfa 124 - Pan
164 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.