Gayelerin gayesi olarak "Allah'a varmak"... Memuriyetimiz, eşya ve hâdiseleri zaptetmek… İnsan olarak yapımız tabiat plânı karşısında ifadesizlik ve "tesir edici eser" durumunda; Allah'ın halifesiyiz... "İnsanlar" olarak, "nitelik" ve "cins" mânâsında çoklukla ifadeliyiz; ki bu yüzden, üyelerinde farklılaşmanın doğurucusu "değişik prensipler ve metotlar" ifade eden faaliyetleri kapsayıcı "şuur" özelliği olmayan hayvan sürülerinden farklıyız, yine bu yüzdendir ki, ilişkilerle belirlenen ve ilişkilerin belirleyicisi olan "yapı" ve "müessese" şeklindeki oluşlar insan toplumları için vardır. Hayvanların içgüdü sınırındaki değişmez "sürü" ilişkilerine karşılık, insanda "şuur" özelliğiyle, "kurulacak", "yıkılacak", "değişecek" toplum sözkonusu… Bu tesbit bizi gayet açık bir şekilde "unsur olmadan terkib olmaz" noktasına getiriyor; bu mânâ içinde "şahsiyetçiyiz"... Ancak, sistem olarak, "toplum mu yoksa fert mi?" tercihinden azadeyiz... Ve nihaî hedef açısından bizim anladığımız toplum, gayelerin gayesine gidici insan ve bunun için de toplumu... Bütün içtimaî "oluş" ve "kuruluş" lar, yani "düzen, devlet, rejim" vesaire, bu memuriyetin yerine getirilmesi çerçevesinde bir mânâ ifade ederler.