Dilimizde ifadesi bulunmayan mefhumlardan biri de: obskürantizm. Tarihin bütün cinayetlerini yüklenebilecek kadar habis ve lânetli bir kelime. Sokrat'ı zehirleyenler, Aristo'yu ülke dışına kovanlar, Galile'yi mahkûm edenler bu illete yakalanmışlardı. Obskürantizm nura düşmanlıktır. Hakikatin her tecellisini yadırgamak, her inancı susturmak ayırıcı vasıflarıdır bu habasetin. İslâm'ın tanımadığı bir illet diye seviniyordum. Ama kuşkulandım birdenbire. Hallac'ı taşlayan, İhvan'ı Safa Risalelerini toplatan, İmam-ı Âzam'ı zindana atan kafayla, bir engizitör keşişinin kafası birbirinden çok mu farklıydı? Demek ki obskürantizm denilen bela ne bir kavmin inhisarındaydı, ne bir çağın. Binbir biçime sürüklenen bu hastalk daha çok ayak takımından kimseler arasında yayılıyordu, Her ülkede başka bir adı, başka bir gerekçesi vardı, İslamiyete tek kelimeyle karşılanabilirdi: Taassup.
Sayfa 263 - İletişim yayınları 10.baskı
* İbn Sina’nın konumu bir adım geri durmak ve bütün gelişmeyi izlemek, bunun ardından da söz konusu meseleleri çözüme kavuşturabilecek temel metafizik kavramları sistemli bir biçimde ortaya koymak olmuştur. Bu gelişmeyi birleştirmek için Müslüman entelektüel topluluğun sekiz kuşak boyunca tartıştıktan sonra bu problemleri peş peşe daha yüksek soyutlama düzeylerine çıkardığı söylenmelidir. İbn Sina, bu sürecin açık bir metafiziğe ulaştığı, teolojiden ayrıldığı ve kapsamlı bir kanıtlar zinciri halinde sistemleştirildiği kişi olmuştur. Tanrı’nın varlığının kanıtları Mutezile teologlara kadar gerilere uzanır; mantıksal argümanın zincirleri, bu sanattaki Bağdatlı uzmanlar tarafından teknik ustalıklar olarak geliştirilmiştir; genişleme ve yayılmayı temel alan yeni-Platoncu kozmoloji, el-Fârâbî tarafından İslamlaştırılmış ve İhvân-ı Safâ tarafından popüler hale getirilmiştir. İbn Sina, tüm bu gelişmelerin mirasçısıdır. Çalışması, salt eklektizmin çok ötesine geçen bir mantıksal bütünlükle gerçekleştirilen büyük bir sentezdir. Yapısal olarak İbn Sina’nın skolastik felsefesi, alanın bu tarafındaki sosyal zeminin daraldığı ve anti-rasyonalistlerin hissedilir bir biçimde güç kazandığı bir dönemde İslamdaki rasyonel düşüncenin tüm külliyatının bir araya getirilmesini temsil eder.
Sayfa 502Kitabı okudu
Reklam
Numeroloji, İslam dünyasında onuncu yüzyılda İhvan-ı Safa adlı İran kaynaklı yeraltı örgütüyle gündeme gelir.
Çocukken elimiz kanayınca hemen kan kardeş olmamız hep bunlardan ötürü:)
"Şövalye, gözünü kırpmadan sol elinin ayasını boydan boya kesti. Şaşkınlık içinde, tutmakta olduğu bıçağı Ebu Ali'ye verdi. Ebu Ali keskin hançeri bu kez de Cebbar'a verdi. Yaşlı adam da aynı şekilde davrandı, sol elinin ayasını kesip, bıçağı Büyük Üstada uzattı. Paynes ne yapacağını biliyordu. O da elini kesti, bıçağı sahibine iade etti. Ebu Ali, hançerini kınına ve kuşağına soktuktan sonra, sol eliyle Godfrey'nin sol elini tuttu. Bıraktıktan sonra, bu kez de Paynes'in sol eline uzandı. Kitapçı da aynı şekilde davrandı. İki İhvan-ı Safa Asili küçük seremoniyi bir birlerine bakıp aynı anda söyledikleri, "Kanlarımız birleşti, kardeş olduk!" diyerek noktaladılar.."
Fen'nin ve islâmiyetin ışıkları altında olmayıp da, yalnız zan ile konuşan felsefecileri, ilm adamı sanan ba'zı müslimânlar, bunların bozuk sözlerini, yazılarını, islâmiyyete uydurmağa uğraşıyor. (İhvân-us-safâ) gibi kitâblar, böyle çürük sözleri, âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile isbâta kalkışan câhiller tarafından yazılmışdır.
İhvan-ı Safa için, bilgi saflaşmakdır; ilme uygun olarak yaşamak, saf olarak yaşamak. Ahlâk kaideleri, yaşanılan hayatla temaşa mebdei arasındaki uyuşmayı sağlar. Bu mebde nizam ve ahenktir.
Reklam
200 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.