Rıza, nefsin, Allah’ın ezelî bilgisiyle hakkında takdir ettiklerini isyan ve muhalefet girdabına batmaksızın gönül hoşluğuyla kabul etmesidir. (İhvân-ı Safâ, Resâilu İhvânu’s-Safâ ve Hullâni’l-Vefâ, neş: Butros el-Bustânî, Beyrut trz, IV, 73)
Nitekim, Yüce Allah, Vedûd (çok çok seven) isminin bir tezâhürü olarak şöyle buyurmaktadır: “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.” (Beyyine, 8)
İnsanı cennet nimetleriyle karşılaştıracak olan rıza, kulun çalışmasıyla elde edilir. Kulun rıza mertebesine ulaştığının zorunlu şartı, onun Yaratan’dan razı olması ve takdirine teslim olmasıdır. Ancak belânın acısını hissetmemek derecesindeki kayıtsızlık, rızanın ruhuna uygun değildir. Rıza, yalnızca Allah’ın hükmüne ve kazasına isyan ve itiraz etmemektir.