Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her kademedeki yeni mekteplere büyük ihtimam gösteren padişahın (Sultan Abdülhamit) medreselerin ve tekkelerin ıslahı için parmağını zaman zaman da olsa oynatma ihtiyacı bile duymadığını hatırlamak lazım. Halife-padişahın bu ilgisizliğinin ve doğrudan-dolaylı yollarla mesafeli, zaman zaman karşı duruşunun birçok göstergesi var. En "göze batanı" cins atlar dahil olmak üzere Osmanlı topraklarını kurumları, insanları ve "medeni" zenginlikleri ile resmettiren padişahın bu fotoğraf albümlerinde medrese ve tekkelerle alakalı, ne kurumsal ne de insan unsuru itibarı ile -tesadüfler hariç- neredeyse hiçbir karenin yer almamış olmasıdır. Her türden, her cinsten on binlerce memleket fotoğrafı fakat Osmanlı Devleti'nin kurucu ve sürdürücü iki büyük kurumundan, onların hoca ve şeyhlerinden, talebe ve müridanından hiçbir iz yok. Nisyana terk edilmiş, üstü örtülmüş, kalmayan "kendi yağı"nda kavrulmaya bırakılmış, "her şeyi gösteren" objektiflerden kaçırılmış...
Evet!.. Etrafımıza bir bakalım. Bir zamanlar İslâm kanunlarının geçerli olduğu topraklarda olup bitenlere bir bakalım. Bu ülkelerin insanlarının büyük çoğunluğunu iki halden birinde görmekteyiz. Birinci sınıf; Rabbanî olan şeriatın hükmünü terk ederek tağutun hükmüne razı olur, halbuki kendini dinden çıkaran bu musibetin büyüklüğünü idrak edemez. İkinci sınıf; Allah'ın dinine düşmanlığını ilan ederek tağutun hükmüne razı olur. Bütün çevresindeki insanlar ve nüfus kâğıdı onun İslâmına şahidlik yaptığı halde İslâm ve iman ile tüm alakası kesilmiştir. Evet, tehlikeli olan bu iki durum gizlice Müslümanlar arasına sirayet etmiştir. Şöyle ki: Selanikli bir yahudi dönme, Sultan II. Abdulhamid'i halifelikten düşürmek için yapacağını yaptı. Müslümanların halifesi ve İslâm'ın hükümleri ortadan kalktı. Bütün bunlar yahudilerin çeşitli adlar altında kurdukları gizli cemiyetlerin yürüttüğü korkunç planlarla gerçekleşti. Mason locaları, Jön Türkler, İttihat ve Terakki cemiyetleri bunların bazılarıdır. Kendini Müslüman sayan birçok kişi bunların ağına düştü. Hatta bu ümmete dinî önderlik, ruhanî liderlik yapanların birçokları bunların ağına düştü. Öyle ki Ezher ulemasının önde gelen simalarından biri bu dönemde mason localarından sedef madalya ödülüne nail olmuştur. Bundan daha garibi, Mısır'daki ilk mason locasının İslâm davetçilerinin önde gelen simalarından sayılan bir zatın eliyle kurulmasıdır. İkinci mason locasını da onun talebesi kurmuştur.
Reklam
Sultan II. Abdülhamid, "bir meclisin kurulması, problemlerin burada görüşülmesi gerektiği"ne öteden beri inanırdı. Yalnız onu düşündüren önemli bir konu vardı. Osmanlı Devleti'nin genel nüfusu içinde Türkler azınlıkta kalıyordu. Oysa devletin kurucusu ve sahibi Türklerdi. Sayıları az olduğundan, mecliste azınlıkta kalacaklar, böylece, asırlardır İslâm adına devlete sahip çıkan bir milletin sağladığı istikrar tehlikeye düşecekti. Bu da devletin selâmeti açısından mahzurluydu.
Sayfa 468 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
II. Abdülhamid Dönemi ve Meşrutiyet Dönemi
... İdareye meclis hâkimdir. Padişah ikinci plandadır. Ancak meşrutiyet yürürlükten kaldırılıp meclis dağıtıldıktan sonra şahsî hâkimiyetini kurabilmiş, dizginleri eline alabilmiştir ki, Sultan Abdülhamid bu dönemden sorumludur.
Sayfa 466 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Sultan II. Abdülhamid, düşmanlarının saldırısına en çok uğrayan Osmanlı padişahıdır.
Sayfa 465 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Hain Mithat Paşa
Yıldız Mahkemesi'nde diğer yardakçılarıyla birlikte suçlu bulunup -zaten çoğu itiraf etti- ölüm cezasına çarptırılacak, ancak Sultan II. Abdülhamid'in affına uğrayıp sürgünle paçayı kurtaracaktı. Tarih susmaz. Sultan Abdülaziz'in öldürüldüğü, Yıldız Mahkemesi'nde kesinlik kazanmışken, resmi tarihler, siyasi sebepler yüzünden -Avni Paşa, Mithat Paşa gibilerini korumak için intihar ettiğini savunmuştur. Yıldız Mahkemesi'ni kanun dışı ilan etmiştir. Çünkü bu mahkemeyi kabul etmek demek "hükmünü de kabul etmek" demektir... Hükmünü kabul etmekse "Mithat Paşa'nın katil olduğunu kabul" manasına gelir. Oysa resmi tarih görüşü, Mithat Paşa'yı büyük bir devlet adamı sayar. Sultan II. Abdülhamid'i yerin dibine geçirmek için, ona karşı olan herkesi "büyük" ilan etmek, bir zamanların kötü bir alışkanlığı, gerçek dışı, tarih dışı saplantısıydı. Sultan II. Abdülhamid'i çok haklı olduğu konularda bile suçlamak, cumhuriyet devrinin uzun süre modası hâlinde yaşadı. Özel sohbetlerinde Sultan II. Abdülhamid'i takdir eden bazı tarihçiler, yazılarında sürekli tenkit ediyordu.
Sayfa 453 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Vay Vay Vay...
Tunuslu Hayreddin Paşa, Türkçe bilmesine rağmen devlet işlerinde Arapça kullanmayı tercih ederek yazılarını ve raporlarını Arapça yazıyordu. Devlet adamlarının okuyabilmesi için bunlar sonradan Türkçeye çevriliyor, kendisine sunulan metinler de Arapça kaleme alınıyordu. Hayreddin Paşa'nın etkisiyle olsa gerek bir ara Sultan II. Abdülhamid imparatorluğun resmî dilinin Arapça yapılması konusunu gündeme getirmiş, Said Paşa (Erzurumlu) ortada Türklük kalmaz diye bu girişimi engellemişti.
En övündüğü meziyeti de buydu. Hepsi Ortodoks olan Balkan kiliselerinin birleşip de kendisine karşı çıkmasını engellemek için neler yapmıştı neler? Aynı oyunu Ortadoğu'da da oynamıştı. Dünyanın en karışık bölgesinde yüzlerce yıldır süren "Osmanlı barışı"nın sırrı bütün eyalet ve vilayetlerin Şii, Sünni, Kürt olarak ayrışmasıydı. Mesela Basra, Bağdat, Musul vilayetleri gibi. Dengeyi böyle sağlıyordu. Düşman grupları birbirinden ayrı ve rakip durumda tutuyordu. Bunun adına denge değil, olsa olsa dehşet politikası denirdi ama bu büyüklükte bir imparatorluk da ancak böyle yönetilirdi. Başka yolu yoktu
Sultan II. Abdülhamid'in annesi, Tirimüjgan Kadınefendi, oğlu 10 yaşlarında iken vefat etti. Sultan Abdülmecid, çocuğu olmayan zevcelerinden Rahime Perestu'yu genç şehzadenin manevi annesi tayin etti. Seneler sonra manevi oğlu Sultan II. Abdülhamid tahtta geçtiğinde, valide sultan unvanını taşıdı.
Sultan II. Abdülhamid'in kadınefendisi Emsal-i Nur padişahla 20 Kasım 1885'te evlendi ve tam 65 sene sonra, 20 Kasım 1950'de vefat etti. Kızları Şadiye Sultan ise, senenin aynı günü 20 Kasım 1977'de vefat etti. Şadiye Sultan'ın kızı, Samiye Hanımsultan, yine 20 Kasım 1992'de çocuksuz vefat etti. Böylelikle, kız neslinden üç kuşak senenin aynı gününde vefat ettiler.
Reklam
Sultan Abdülmecid'in padişah olan iki büyük oğlu, (Sultan V. Murad ve Sultan II. Abdülhamid) iki sene fark ile senenin aynı günü, 22 Eylül'de doğdular. Sultan V. Murad 21-9-1840 Sultan II. Abdülhamid 21-9-1842
Sultan II. Ahmed ve Sultan I. Abdülhamid tam aynı yaşta (48 sene, 3 ay ve 25 gün) tahta çıktılar.
İstanbul'daki ilk bira fabrikası onun saltanatı sırasında ve özel izniyle Bomonti kardeşler tarafından, Selanik'te ise Alatini kardeşler tarafından kurulmuştu. Döneminde bu fabrikalara izin veren padişah olarak, birçok kişi gibi o da bu içkinin bedeni güçlendirici etkisi olduğuna inanırdı.
256 syf.
·
Puan vermedi
II.Abdülhamid Han ile ilgili gerçeklerin görsellerle desteklenerek ve şeffaflıkla anlatıldığı bir eser.Okurken önemli bilgiler edindim.Bildiklerimin üstüne bir yenisini daha ekledim. Onu doğru bir şekilde anlamak isteyen herkese bu kitabı öneriyorum. İyi okumalar.
Payitahtın Son Sahibi- II. Abdülhamid Han
Payitahtın Son Sahibi- II. Abdülhamid HanTalha Uğurluel · Timaş Yayınları · 2018736 okunma
·
Puan vermedi
Biat etmiyorsan yoksun, hain ve „âdi“sin
Gazete Duvar'da şöyle bir haber okudum: "Prof. Dr. Yılmazçelik ile Doç. Dr. Erdem`in birlikte kaleme aldıkları “II. Abdülhamid Döneminde Dersim Sancağındaki İdari Yapı ve Ulaşım Ağı” başlıklı makalelerinde, 1892 tarihli Mamuretülaziz (Elazığ) vilayetine ait salnameden (yıllık) gerçekleştirdikleri doğrudan alıntıda “Kürt” kelimesini “
Börklüce Mustafa  Güneşin Altında Çarmıha Gerilenler
Börklüce Mustafa Güneşin Altında Çarmıha GerilenlerLeopold Schefer · Ceylan Yayınları · 20199 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.