Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eskişehir Hapishanesinin Son Meyvesi OTUZBİRİNCİ LEM'ANIN İKİNCİ ŞUÂI بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Onaltı sene evvel, Eskişehir Hapishanesinde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda te'lif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken iman ve tevhid noktasında pek çok kıymetdar ve kuvvetli ve ehemmiyetli gördüm. Said Nursî ["Allahü Ehad" ism-i a'zamına dair yedinci nükte-i a'zam ve altı ism-i a'zamın altı nüktesinin yedincisi] İhtar Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünki, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşâallah. Maatteessüf ben burada kimse ile görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyve'yi ve âhirdeki hâtimeyi ve hâtimeden iki sahife evvelki mes'eleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teenni ile mütalaa eyle!.. * * * Şualar - 5
Envar NeşriyatKitabı okudu
Orada kendi başıma yatamam; beni iki adam boyu yerin dibine gömseler, kiliseyi de üzerime devirseler, yine de sen yanıma gelinceye kadar rahat nedir bilmeyeceğim. Asla, asla bilmeyeceğim!
Reklam
"Sen buralı değilsin herhal. Esir treni geliyor."
"Esir treni mi?" "Esir treni ya. Sen nerelisin?" "Tebrizliyim." Adam dudak büktü, Settarhan'ın dünyadan habersiz biri olduğuna hükmetmişti. Kısaca anlattı. "Osmanlı askerleridir bunlar, Kafkascephesinde Ruslara esir düşen askerler. Trenlerle Bakı açıklarında Hazar Denizi'ndeki yılanlı Nargin
Tanıdık
Naim Efendinin iki esaslı fazileti daha vardı: Bir ana kadar müşfik ve bir dul kadın kadar titizdi. Fakat, titizliği asla bir huysuzluk derecesine varmazdı; bu, temiz ruhunun ve temiz vücudunun maddi ve manevi pislikler önünde bir nevi tiksinmesinden gelirdi. Göğüs üstünde bir yağ lekesi, bir kaba söz, mübalâtasız bir hareket, onu müsavi derecede kederlendiren şeylerdendir; fakat, pek içli, pek nazik bir adam olduğu için, kederlendiğinin kimse farkına varamazdı.
Köprüden Önce On Çıkış !
Hayat uçucu bir köpüktür ama iki şey taş gibi sağlamdır: Başkalarının acılarına hürmetle yaklaşmak. Kendi acılarına cesaretle dokunmak. (Adam Lindsay Gordon)
Köse Hasan’ı kara bir düşüncedir almıştı:Demek iki gün hastalınınca yerine adam alıvermişlerdi? İyi ama keyfinden mi hastalanmıştı? Allah’ın bir derdi,iletti. Hasta demedeniz mi ? Yusuf:”Dedik” “Ne dedi?” Pehlivan ali,”aboooo”dedi,adamı aldı.Fabrika orası fabrika!Sen sen olacaksın, sımsıkı tutunacaksın işine.Hastalık neymiş?
Everest YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Buhranlı yalnızlık anlarında, içinde peyda olan çift adam gene karşılaşmıştı. Bu iki adam da kendisiydi; fakat bazen kendisinin üçüncü bir adam gibi onların münakaşasını dinlediği de olurdu. Bu sefer ikisinin de sustuklarını gördü.
Karakterlere üzülmekten kitaba odaklanamıyorum...
Elbiselerini çıkarmadan kendisini dağınık bırakılmış yatağına fırlattı, yastığı heba olan gözyaşlarıyla sırılsıklamdı. Kederli kederli yükseldi güneş; güneş ışıklarının vurduğu hiçbir şey, yüreğindeki iyi niyeti ve sahip olduğu yetenekleri doğru kullanma becerisinden yoksun, kendi iyiliği ve mutluluğuna zerre kadar hayrı olmayan, kendi çürüyüşünün farkında olduğu halde bu çürümenin onu yiyip bitirmesine izin veren bu adam kadar kederli olamazdı.
816 syf.
10/10 puan verdi
Bunu nasıl yazdın be adam!
Bugün, geçtiğimiz ay okuduğum ve okurken de hayretler içerisinde kaldığım Sai King’in 22/11/63 isimli romanıyla buradayım. Roman, ismini eski ABD başkanı J.F. Kennedy’nin suikasta uğrayarak öldürüldüğü tarihten alıyor. Romanımız, eğer zamanda geçmişe dönülüp Kennedy’e yapılan suikast engellenebilseydi ne olurduyu ve karakterimiz Jack Epping’in geçmişteki yaşantısını kendine konu ediniyor. Jack Epping, bir restoran deposunun geçmişe, 1957 yılına açıldığını öğrenir ve 800 küsür sayfa süren soluksuz bir macera böylece başlamış olur. Kitabın işlenişi çok derin düşünüldüğü ve zaten usta yazarın karakter oluşturma becerisi de göz önüne alındığında, acaba bunlar gerçekten yaşanmış olabilir mi? diye düşünmedim değil. Stephen King bu romanında, efsane romanlarından biri olan “O” adlı romanına göndermelerde bulunuyor. İki evren birleşiyor ve biz birkaç sayfa “O” evreninden Beverly ve Richie’yle yeniden bir araya geliyoruz. Bu detay, benim en sevdiğim partlardan biri. En sevdiğim demişken de Sadie Dunhill’i anmamak olmaz Kitapları birçok kez sinemaya ve televizyona uyarlanan yazarın, elbette ki bu romanının da 2016 yılında televizyona 8 bölümlük bir mini dizi olarak uyarlandığını da yeniden hatırlatayım. Üstelik dizi, IMDB’ye göre 8.1/10 puan! Daha ne diyebilirim, nasıl övebilirim bilmiyorum :) o yüzden sadece önermekle yetineceğim. Başka bir kitap yorumunda görüşmek üzere!
22/11/63
22/11/63
Stephen King
Stephen King
22/11/63
22/11/63Stephen King · Altın Kitaplar · 20213,019 okunma
Hayal et ki masamızda iki kadeh şarap, akşam yemeğinde senle ben.Ben sarhoşluğu sevmem dedi kadın.Sarhoş olmayacağız dedi adam.Seni tango dansına kaldırmışım bütün pencerelerin perdesi açık durmadan dans ettiğimizi varsay.
Reklam
414 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Herkese Selaammmm İlk kitap Zifirden sonra yaklaşık beş yıllık bir zaman diliminde serinin ikinci kitabı Fecir'i okumanın vermiş olduğu buruk bir sevinç içerisindeyim. Çünkü ilk kitabı bir günde nasıl okuduğumu ben biliyorum O günü hâlâ anımsıyorum. Yataktan çıkmadan, kitabı elimden düşürmeden, kimseyle çok iletişim halinde olmadan sayfalar
Tanyeri - Fecir
Tanyeri - FecirMerve Özcan · Portakal Kitap · 2019548 okunma
“Askerimiz o kadar az ki, yanyana siperlerde oturan iki tümenin arasında Urban gelen geçeni soyuyor. İki tarafında öldürecek adam bulamayan İngiliz tankı, bir demir iskelet olmuş, Filistin güneşi altında yanıyor.”
Gelecek, onu görene kadar şekilsizdir. Bir parayı havaya attığında iki olası gelecek vardır, birinde para yazı gelir, diğerinde tura, ama sen görene kadar ikisi de değildir.
Çocukluğundan beri içinde kuluçkaya yatmış bir haksızlığa uğramışlık duygusu ve belli bir sınıfa yönelik müzmin bir nefret vardı; fırsatını bulduğunda bunlar, onu âdeta vahşi bir dişi kaplana dönüştürmüştü. İçinde acima duygusundan eser yoktu. Bir zamanlar böyle bir erdeme sahip olmuşsa bile, merhamet onu çoktan terk etmişti. Masum bir adamın, atalarının günâhları yüzünden can verecek olması onun açısından önem arz etmiyordu; orada gördüğü, o masum adam değil, onun atalarıydı. Karısının dul, çocuğunun yetim kalacak olması önem arz etmiyordu; bu ceza onlara azdı bile çünkü onlar, onun ezelî düşmanları ve avıydılar, bu yüzden de yaşamaya hakları yoktu. Ona yalvarıp yakarmak çare etmiyordu; kendine bile acıması olmayan bir kadındı, değil ki başkalarına acısın.
Sayfa 475Kitabı okudu
Süphan Dağı
Hüzün iki hece, Bazen sırtını dayadığın düşlerinde, Bazen göğsünü daraltan gülümsede, Hüzün; Bazen bitmek bilmeyen uzun bir gece, Bazen azrail gibi, Bekler ölümün eşiğinde, Hüzün; Bazen sabır taşına akıttığın gözyaşlarının duası, Bazen acıların ruhuna açtığı yaraların ihramı. ((ARAFTA MÜNZEVİ BİR ADAM))
Sayfa 3
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.