Manyoka karıncaları merakımı uyandırdı. Nöbeti möbeti unuttum gitti. Bu karıncaların boyu bir buçuk santim kadar var, üstelik de bacakları epey uzun, yani yüksekte duruyorlar. Her biri, koca koca yaprakları taşıyabiliyor. Yapraklarını kopardıkları bitkiye kadar peşlerinden gidiyoruz ve orada büyük bir örgütle karşılaşıyorum. Bir kere, parçaları hazırlayan ve görevleri kesicilik olan karıncalar var. Büyük çabuklukla koca bir muz yaprağını kesiyor, inanılmaz bir ustalıkla bu yaprağı parçalara ayırıyorlar, parçalar yere düşüyor. Aşağıda, aynı türden ama biraz daha değişik bir dizi karınca var. Çenelerinin bir yanı gri çizgili. Yarım halka olmuş, taşıyıcı karıncaları denetliyorlar. Taşıyıcılar sağdan sırayla geliyor ve soldaki karınca yuvasına gidiyorlar. Sıraya girmeden önce yüklerini sırtlıyor, ancak, yüklenip sıraya girmekte gösterdikleri acelecilik yüzünden tıkanmalara yol açıyorlar. Bunun üzerine de polis karıncalar duruma hakim oluyor ve işçilerden her birinin alması gereken yeri gösteriyorlar. Bir işçi karıncanın ne suç işlediğini anlayamadım ama sıradan çıkarıldı, jandarmalık görevini üstlenen iki karınca da, başından ve gövdesinin altından kestiler onu. Polisler iki işçi karıncayı durdurdular, işçiler yüklerini kenara bıraktılar, ayaklarıyla yerde açtıkları çukura öldürülen karıncanın başı, gövdesinin üst ve alt parçaları kondu, üstü toprakla örtüldü.
Senden kalkıp başka ellere gidemem.
Rüzgâr ve kuytu,
Yağmur ve uykuyduk birbirimize
Aklına geldikçe viran teknelerinde
sev beni.
Gazze'de hava bulutlu on yedi derece,
Nem yüzde 16, rüzgâr saatte 13 kilometre.
Saldırıda ondokuzuncu gün, yirminci gece.
Ölü sayısı binin üstünde, yaralı binlerce.
Şimdi önüme dört çöl fotoğrafı
Bir kere gelinen şu dünyada sırf iyi para kazandırdığı için her gün sevmediği bir işe gidip gelmek bir dram olmalıydı. İnsanın kendine böyle eziyet etmesine bir anlam veremiyordum.
Soğuk bir kış günü genç bir adam çırılçıplak, bir kilisenin duvarına dayanmış oturmaktadır. O sırada oradan geçmekte olan ayakkabıcı Semyon kendi kendine konuşup bu kışı nasıl geçireceğini, ailesini nasıl doyuracağını düşünürken adamı görür. Karısı ile ortak kullandıkları, giyilmekten paralanmış gocuklarının bir yenisini almak üzere gittiği köyden